Antakya (Hatay)

Hatay için tarih kitaplarında Kurtuluş Savaşı’nda Fransızların işgal ettiği, sonra kısa bir süre bağımsızlık kazandığı sonrasında da yapılan referandum sonucu halkının Türkiye’ye bağlanmayı kabul ettiği yazar, öğretilir. Hatta uzun yıllar bilmem kaç yılında referandumun tekrarının yapılacağı bu sonucu etkilemek için Türkiye Cumhuriyeti’nin oraya asker yığdığı yurdumun Polat Alemdar sevenleri tarafından pek çok kahve muhabbetinde konuşulmuştur.  Son birkaç yıldır ise Suriye’de yaşanan iç karışıklıkla birlikte haber bültenlerinde neredeyse her gün yer aldı. Hepimizin yüreğini sızlatan Reyhanlı saldırısı, Samandağ bölgesinde savaş uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesi vb. olumsuz haberlerle anıldı Hatay :(

Üniversite yıllarında sınıf/oda/ev arkadaşı Hatay’lı olanların yemeklerinden ağızları sulanarak bahsettiği, bizim gibi garibanların ise yıllar sonra gazete/dergi/gezi programları veya şans eseri tanışılan arkadaşları sayesinde öğrendiği saklı bir cennet Hatay. Peki bahsedildiği kadar var mı? Evet hem de fazlasıyla :)

Bir eğitim programı sayesinde tanıştığım ve beni evinde hem misafir edip hem de rehberlik yapan sevgili arkadaşım Mehmet Can sayesinde Hatay’ın tarihi, kültürel ve gastronomik özellikleri hakkında fazlasıyla bilgi sahibi oldum ve çok güzel zaman geçirdim. Girişimizi yapıp biraz ısındığımıza göre artık başlayalım Hatay’ı anlatmaya…

Hatay’a nasıl gidebiliriz? En ucuz fakat en uzun yöntem otobüs ile. Eğer mafyatik ve saygısız Metro Turizm’e para vermek istemiyorsanız Hatay’ın yerel firması Hatay Has Turizm ile de yolculuk edebilirsiniz. Yok eğer bu çağda ne otobüsü derseniz Hatay’da hava alanı var ve hem İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan THY ile hem de Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Pegasus ile her gün seferler var, makul bir fiyat ile yaklaşık 1 saat 40 dakika da Hatay’dasınız. Hava alanından Havaş servisleri ile şehre geçebilirsiniz. Peki nerde kalabiliriz derseniz ben arkadaşımda misafir olduğum için oteller konusunda tavsiyede bulunamayacağım fakat Hatay turistik bir bölge olduğu için çok sayıda otel bulabilirsiniz. Biraz internet araştırması ve birkaç telefon görüşmesi ile uygun bir otel ayarlanabilir.


Önce güne güzel bir kahvaltı yaparak başlayalım. Antakya yakınlarında eski adıyla Karaksı yeni adıyla Karlısu beldesinde yöresel ürünlerin olduğu bir kahvaltı yapabilirsiniz. Biz güzel bir çardak seçip yerleştik, yöresel ürünlerden oluşan kahvaltılıklarımız geldi. Zahter salatası, yöresel zeytin, zeytin salatası, peynir, reçeller,  katıklı ekmek, tuzlu yoğurt, güveçte peynir eritme, domates salatalık söğüş, çökelek gibi ürünlerin olduğu kahvaltılıklarımız gayet lezzetliydi. Mutlaka gitmenizi tavsiye ederim.







Antakya’ya ikinci gidişimde kahvaltı için Döver köyündeki Can Cafe’ye gittik. Döver köyünün rakımı yüksek olduğu için masanızdan neredeyse tüm Antakya’yı görebiliyorsunuz manzarası çok hoşuma gitti belirtmek isterim. Can Cafe serpme köy kahvaltısı sunuyor ama açıkçası ben bu serpme kahvaltı kavramına pek ısınamadım. Çoğuna elinizi bile sürmediğiniz pek çok tabak seri olarak önünüze geliyor. Allah aşkına nutella hangi köyümüzün yöresel ürünü yapmayın şunu. Kahvaltımızı yöresel ürünlerden oluşan 4 5 tabak ile bitirdik gayet de güzeldi. Hesabı isteyip ayrılırken eleştirimizi belirttik, bu kadar çok çeşit olacağına sadece yöresel ürünler olsun o da bol olsun yeter.

Peki Hatay’da nereyi gezmeliyiz? İşte o zaman Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’ya gidin derim. Asi Nehri'nin ortasından ikiye ayırdığı Antakya çok özel bir şehir, yüzyıllardır Türklerin, Ermenilerin, Sünnilerin, Nusayrilerin(Arap Alevileri), Ortodoks/Katolik Hristiyanların bir arada yaşadığı, asıl yerli halkı aslen Arap kökenli olduğu için konuşulan Türkçenin şivesinden, yeme içme kültürüne kadar bunun etkilerinin hissedildiği bir yer. Hatay’ı özel yapan işte bu tarihi karma kültür. Düşünün tarihte ilk sokak aydınlatması bile Antakya’da yapılmış! Antakya’yı gezdikten sonra tüm şehrin İtalya’da olduğu gibi şu anki haliyle kalmasını, yaşayan bir müze kabul edilip hiçbir yeni bina yapılmamasını daha doğrusu hiç bozulmamasını isteyeceksiniz!




Antakya dünyanın ilk kilisesine ev sahipliği yapıyor. Bir taş mağaraya oyulmuş Saint Pierre Kilisesi’ni mutlaka gezmelisiniz. 2011 yılında ilk gittiğimde neredeyse her yerini gezdiğim Kilise 2014 yılında tadilatta olduğu için kapalıydı. Antakya’ya giderseniz mutlaka ziyaret edin. Antakya’da şehrin içinde de çok sayıda kilise var ama Saint Pierre tarihi özelliği itibariyle diğerlerinden çok farklı.













Antakya yayan gezebileceğiniz ve bundan zevk alabileceğiniz şehirlerden. Şehrin eski sokaklarını gezdiğinizde Fransız işgalinin etkilerini mimari olarak da fark edeceksiniz. Şehir yaşan bir müze gibi zaten. Hatta arkadaşımın ifadesiyle belediyenin herhangi bir kazı çalışması sırasında bile eski bir lahit veya bir yapıya rastlanabilecek kadar bereketli bir yer.





Antakya merkezde bulunan Hatay Arkeoloji Müzesi’ni mutlaka ziyaret edin. Bir Zeugma olmasa da bir o kadar değerli çok sayıda mozaik, eser, tarihi sikke vb. çok sayıda eseri görebilirsiniz. Müze binası eski olsa da içerisindeki eserleri seyretmek gerçekten çok güzel. Mevcut müzenin yetersiz kaldığı için çok sayıda eserin görülemediği bu nedenle yeni bir müze yapıldığını da belirtmek isterim.











Bu sıcakta o kadar gezdik iki soluklanalım derseniz soluğu Affan Kahvesi’nde almanızı öneririm. Bildiğiniz sıradan bire kahvehane görünümünde pastanedir Affan Kahvesi. Kendi yapımları dondurmasını yiyebilirsiniz ama burayı özel yapan Haytalı tatlısıdır. Haytalı Adana’nın meşhur bicibici sine benzeyen ama bence ondan çok daha güzel soğuk bir tatlı. Bicibici’nin aksine kırık buz yerine dondurma kullanılıyor. Yine buraya özgü kaşığıyla servis ediliyor. Affan Kahvesi'nin arka bölümünde saklı bir bahçesi de var bilginiz olsun :)




Biraz alışveriş yapalım çarşı Pazar görelim derseniz Uzun Çarşı’ya gidin gezin derim. İstanbul’un Mısır Çarşısı + Kapalı Çarşı formunda giyecekten, yiyeceğe, kuyumcusundan baharatçısına her tür dükkânı bulabileceğiniz ve mutlak uğramanız gereken bir yer. Bakır işlerinden, el yapımı mutfak malzemelerine ihtiyaç duyabileceğiniz herşeyi bulabilirsiniz ama özellikle baharatçılara bakın derim. Antakya’ya özgü zahter(yöreye özgü bir tür kekik), hakiki nar ekşisi, zeytinyağı ve defne sabunları, çeşit çeşit peynirler, Antakya’nın tuzlu yoğurdu, baharatlı bir tür çökelek olan sürk ve buna benzer birçok yöresel ürünü taze ve uygun fiyata bulabilirsiniz. Uzun Çarşı’nın en güzel yanı çok sayıda kasap ve fırının olması. Hatay, Gaziantep gibi doğu illerinde fırın anlayışı İstanbul veya Ankara fırınlarından farklı. Hatay’da fırınlar sadece ekmek veya pide yapmıyor aynı zaman güveç, tepsi kebabı gibi et yemeklerini de pişiriyor. İster evde kendiniz hazırlayın, kasaba sipariş verin fırında küçük bir ücret karşılığı yemeğinizi pişirtebilirsiniz. Uzun Çarşı’da ayrıca künefe yapıp satan çok sayıda dükkan da var. İster burada yiyin ister künefe malzemelerini alıp evde kendiniz yapın.








Uzun Çarşı'da kasaplarda sadece et satmıyor tepsi kebabı, kağıt kebabı gibi yöresel yemekleri de yapıp sunuyor. Fikir vermesi açısından Gurme Vedat Milor’un meşhur Pöç Kasabı videosunu izlemenizi öneririm. Uzun Çarşı’da bulunan Pöç Kasabı bizzat denediğim ve mutlaka uğramanızı tavsiye edeceğim küçük bir kasap, ayrıca üst katında salaş birkaç masada kebabınızı da yiyebiliyorsunuz.



Yok öyle ben modern şehir insanıyım salaş yer sevmem beyaz örtülü masaları, şef garsonu olan bir yerde yemek yemek isterim derseniz hemen yakında Sultan Sofrası var buyurun orada yiyin yemeğinizi :) Sultan Sofrası turistik bir mekan olduğu için nispeten biraz daha eli yüzü düzgün bir mekan. Humus, abagannuş, zater salatası, oruk(bir tür içli köfte), kaytaz böreği, tepsi kebabı, kağıt kebabı vb. yöresel yemekleri yiyebileceğiniz bir restoran. Ben burada yediğim her şeyi beğendim, tavsiye ederim.









Yemeğimizi yedik peki tatlı olarak künefeyi nerede yiyelim derseniz doğruca hemen yakındaki künefeciler çarşısında derim. Yan yana çok sayıda künefecinin bulunduğu bu çarşıda künefe, kabak tatlısı gibi lezzetleri uygun fiyata ve taptaze yiyebilirsiniz.



Bu kadar dağ taş ev bina gördüğümüz yeter biraz doğa ile baş başa kalalım derseniz doğruca Harbiye’ye gitmelisiniz. Harbiye bir tür saklı vadi, yukarıdan baktığınızda bir vadi ve ağaçlar görüyorsunuz, içine girdiğinizde buz gibi şelaleler ve akarsular var. Şelalelerin hemen yanına suyun içine atılan masalarda ayaklarınız suya sokup soğuk birer bira içerken yemek yiyebilirsiniz. Harbiye’ye mutlaka gidin görün derim. Harbiye’ni girişinde bulunan küçük pazardan defne sabunu, el işi ürünleri vb. yöresel ürünler alabilirsiniz, defne sabunları katkı maddesi içermediği ve el yapımı olduğu için hediyelik olarak birkaç tane almanızı öneririm. Ayrıca Suriye’den kaçak gelen Arak(Suriye Rakısı) da bulabilirsiniz bizim için artık hayal olan çook ucuz fiyatlara. Arak bizim Yeni Rakıya benzeyen tatta bir rakı, gerçi şunu da belirtmek lazım biz Türkler Rakı diyoruz Arapçası Arak işte hani öyle çok da farklı bir şey içmiyorsunuz :) Suriye’deki iç savaş ve sınırda denetimlerin artması nedeniyle eskisi kadar kolay bulunmasa da şansınızı deneyin derim. Harbiye eskiden Antakya’da yeme içme olayının merkeziymiş hatta adı ile anılan Harbiye Kebabı meşhurmuş fakat zamanla bu özelliğini kaybetmiş. Hala kebapçılar var fakat Antakya'lıların pek de öyle ahım şahım bulmadığını belirtmek isterim. Antakya’da artık yemek için Kuzeytepe bölgesine gidiliyor buna birazdan değineceğim.















Peki gezdik tozduk akşam yemeğini nerede yiyelim derseniz Kuzeytepe’ye gidin derim. Kuzeytepe esasında Antakya’nın bir köyü fakat zamanla köy olmaktan çıkıp belde olmuş. Birbirine yakın çok sayıda kebapçı var ve benzer fiyatlara yöresel çok sayıda lezzeti uygun fiyata tadabiliyorsunuz. Ben ilk gidişimde Muhtarın Yeri’ni ikinci gidişimde Antik Saray Restaurant’ı denedim ikisinden de memnun kaldım. Burada siparişler alındıktan sonra taze nane, biber yeşillik tabağı mutlaka masanıza geliyor. Humus, abagannuş, prenses vb. yöresel mezeleri mutlaka deneyin hatta merak ettiklerinizden karışık meze tabakları da yaptırabilirsiniz, yardımcı oluyorlar. Nusayri'lerde çiğ et yenmediği için çiğ köfte isterseniz ortasında kavrulmuş kıymayla buraya özgü bir çig köfte geliyor. Belirtmek istediğim bir nokta masaya gelen neredeyse et ve tatlı dışında her şeyin bol zeytinyağı ile servis edildiği. Zeytinyağı bizim marketlerde yediğimiz gibi değil kendi yapımları olduğu için tadı kıvamı rengi daha farklı ama seveceğinizi düşünüyorum. Izgara et türlerine gelince tavuk, kuşbaşı ve kıyma dedikleri şiş kebap alabilirsiniz veya karışık yaptırabilirsiniz. Ben karışık almanızı tavsiye ederim, kuşbaşı ve şiş kebap gayet güzel ama tavuk ızgaranın ayrı bir güzel olduğunu belirtmem lazım. Artık İstanbul’da tavuk ızgara deyince kurumuş tatsız şeyler yediğimiz bu nedenle tavuk işi uzun zamandır yemediğim için midir bilemiyorum!









Yemeğin üstüne ikram olarak bol porsiyon gelen çıtır kabak tatlısı ise resmen gözlerimi yaşarttı. Kadıköy Çiya’da ve Galata Kiva’da küçücük porsiyonuna bir dünya para verdiğim bu tatlının en güzelinin ikram olarak gelmesi nasıl desem kelimeler yetmiyor :)

Hatay denize kıyısı olan bir ilimiz, İskenderun yakınında bulunan Arsuz Hatay ve Mersin’liler tarafından yazlık olarak da kullanılıyor. Ben gitmedim ama gidenlerin çok beğendiğini söylemeliyim. Antakya yakınlarında Samandağ’da denize girebilirsiniz, küçük plajları var. Öyle oyalı boyalı beach falan aramayın ama sakin küçük kumsalları var. 




Yazıma burada son verirken beni evinde ağırlayan, arkadaşlık ve rehberlik eden sevgili dostum Mehmet Can ve ailesine yürekten teşekkür etmek istiyorum. Bu yazıyı Mehmet Can'ın sohbeti güzel amcası Süleyman Amcanın bir videosu ile bitirmek istiyorum. Hatay ve Suriye 'de sevilen bir halk türküsü olduğunu söylemişti arkadaşım, cep telefonu ile biraz düşük kalite kaydedilse de hoş bir anı paylaşmak istedim. Bir daha ki Antakya ziyaretimde Süleyman Amca ile uzun uzun sohbet etmek dileğiyle...



Yorumlar

  1. Güzel bir çalışma olmuş takdire şayandır.. Elinize emeğinize sağlık.. Şehrimizi ve beldemizin tanıtımı için teşekkür ederim...Görüşmek umuduyla iyi çalışmalar...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder