Adana: Kebap ve Şalgam Festivali 2016

Ekim ayı gibi Ataşehir Hatay Gurme’de çok sayıda bloggerın katılımıyla özel bir yemek düzenlendi ve bende bu yemekteydim. Her ne kadar davet ve mekan sahibi Hatay Gurme’nin sahibi Barış Deveci olsa da geceyi organize eden Kangurular’dan Erdi (@yiyomyiyomdoymuyom) ve @gurmeciftt idi, ben de sevgili Erdi’nin daveti ile katıldım. Geceye katılanlar arasında sosyal medyada yeme içme paylaşımı yapan aktif ve yüksek takipçili isimler vardı, bu isimler arasında geçen yıl bana Adana’yı gezdiren ve sonrasında daha da büyük başarılara imza atan sevgili Ender’de (@endermutfakta) bulunuyordu. Sohbet muhabbet arasında Erdi Aralık’ta Adana Kebap ve Şalgam Festivali’ne gidiyoruz sen de gel istersen dedi ve öyle çok da düşünmeden neden olmasın yarın ayarlayalım dedim ve gerçekten ertesi gün uçak biletlerimizi aldık J

Tabi nerede kalacağız, hangi mekânlarda yiyeceğiz konusunu ise sevgili Ender’in yardımlarıyla hallettik. Ender bizler için yeme içme rotamızı belirledi, zaten o konuda zaten hiç birimizin kafasında bir soru işareti yoktu J

10 – 11 Aralık 2016 tarihlerinde Adana’daydık ve yaklaşık 20 kişilik kalabalık bir grup olarak gezdik. Geziye İstanbul’dan katılanlar arasında (yani en azından sosyal medya hesabı bulunanlar) Kangurular’dan Erdi (@yiyomyiyomdoymuyom), Fuat (@fuattadimdagari), Ali (@lezzetkartali) ve Gültekin (@yeictatgez); benim bu gezi sayesinde tanıştığım güzel insan Hakan (@oburciin), Özgür Hanım (smileworldo) ve Özlem Hanım (@food_advisor_istanbul); İzmir’den katılan Volkan (@rafine_mutfak) ve Mehmet(@yemekle_bitmez); Ankara’dan Hasan (@etmanyak) ile uzun yıllardır takip ettiğim blogger camiasının öncü ve ilklerinden olan Ayberk(@oburcan) ve eşi Ebru (@madamstiletto) bulunuyordu. Tabi buradan sosyal medya hesabı olmayan değerli arkadaşlara da selam söylemek istiyorum J

Yeme İçme maceramıza geçmeden önce belirtmek istediğim birkaç nokta var! Bu bir Adana gezi yazısı değildir! Çünkü ben zaten geçen yıl Nisan sonu Adana’ya gitmiş ve o gezimi ayrıntılı bir şekilde yazmıştım, Adana’ya yabancı olanlara öncelikle o yazımı okumalarını tavsiye ediyorum (Adana Nisan 2016). O yazıda bahsettiğim yerleri bu yazıyı gereksiz uzatmamak adına ayrıntılı tekrarlamadım kısa geçtim! Bu yazı o geziye ek olarak düşünülmüştür ve eğer iki yazıyı birlikte okursanız Adana’ya gitmeyi düşünenler için daha doğru olur!

Bir diğer nokta da tüm katılımcılar gidiş-geliş yol masraflarını, otel ücretini kendileri karşıladı. Yemek yediğimiz bazı mekânlar bizden ücret almadı, bazı mekânlar ise indirimde bulundu! Yani makul bir rakam da olsa yemek için cebimizden para çıktı! Bunu şu nedenle belirtiyorum adamları yedirmişler içirmişler o yüzden mekânlara övgü diziyorlar gibi algılanmasın, beğenilerimiz tamamen samimidir! Ayrıca ister indirim yapsın ister ikramda bulunsun tüm mekânlara güzel yemekleri ve hizmetleri için tekrar teşekkür etmek istiyorum…

Son olarak iki gün boyunca ulaşım sponsorumuz olan ve bize iki gün boyunca minibüsünü ayarlayan Onbaşılar Kebap’ın sahibi ve işletmecisi Tayyar Zaimoğlu Abimize hem bu inceliği hem de konukseverliği için tekrar teşekkür etmek istiyorum. Yine iki gün boyunca bize rehberlik eden, kendi arabası ile bizi gezdiren, iki gün boyunca yanımızdan ayrılmayan ve bu gezinin her şeyiyle ilgilenen Adana’nın gönüllü elçisi misafirperver insan sevgili Ender’e de tekrar teşekkür etmek istiyorum…

Evet artık gezimizi anlatmaya başlayabilirim…

10 Aralık 2016 Cumartesi sabah saat 08:00 gibi uçaktan indik bavulları aldık kapıda sevgili Ender ile buluştuk ve doğru otele! Yok yok ne oteli doğrudan ilk durağımıza J
Levent Börekçilik, 2016 yılının gastronomik keşfidir desem, sanırım abartmış olmam! Bir kebap ve şalgam diyarı olan Adana’ya artık börek yemek için gelen insanlar var desem de abartmış olmam! Her şey Ender’in 2016 yaz başları gibi bir sabah Levent Börekten video paylaşması ile başladı ve ondan sonrası gerçek bir yükseliş ve başarı hikâyesi…

Yüzbinlerce defa izlenen o video, ardından gelen diğer fotoğraf ve video paylaşımları derken kendi halinde bir tablacı börekçisi olan Levent Börek artık tüm Adana yeme içme seyahatlerinin sabit durağı haline geldi! Cem Boyner bile bir sabah bu börekten paylaştı düşünün artık J
Elbette ki ben dahil gezideki tüm katılımcıların en heyecanla beklediği yer burasıydı! Sabah saat 08:30 Yüreğir Sanayi sitesinde küçük bir seyyar arabanın önündeyiz tabi Adana’da seyyar değil tabla kelimesi kullanılıyor! Evet, o muhteşem börek öyle dükkân mükkan değil bir tablada satılıyor! Öyle kenarda iki üç plastik masa ve plastik sıradan tabureler var hepsi bu! Öyle şık tabak çatallar da yok, porsiyon isterseniz yağlı sarı kağıt üzerinde böreğiniz dilimlenip size veriliyor kenarda yiyorsunuz, çay da civardaki çay ocağından! Ama o tabla başında bir kuyruk var görmeniz gerek gerçekten! Artık müşterilere sıra numarası veriliyor, ancak o şekilde iş yapabiliyorlar! Ve sabah 9 gibi o börekten tek dilim kalmıyor yani öyle sakin sakin gideyim derseniz yemeniz zor!
Peki, bu böreğin sırrı ne derseniz baklava hamuru gibi incecik ve çıtır çıtır dış hamur, kaliteli bir tür kaşar ve yine kaliteli bir tür künefe peynirinin karışımıyla yapılan iç harç ve mideyi bozmayan kaliteli sadeyağ! Hepsi bu! Başka bir şey yok ama emin olun bu basit formül ve kaliteli malzeme ile şu ana kadar yediğiniz çoğu böreği rahatlıkla sollayan içi yumuşacık, dışı çıtır çıtır bir börek yapılıyor! İster normal börek gibi yiyin, isterseniz @fuattadimdagari nın keşfi ile üzerine pudra şekeri dökerek tatlandırın hatta ve hatta üzerine hafif şerbet gezdirip tatlı niyetine yiyin! Her denemenizde ayrı bir lezzet alacaksınız emin olun! Bugün tekrar düşündüğümde bugüne kadar yediğim en güzel börek olduğuna eminim!
Ha Adana’ya yolumuz zor düşer iş güç kolay değil gidip gelmek derseniz de Levent Börekçilik’i sosyal medyadan takip edin ve iletişime geçin, otobüs ile gönderiyorlar! Ama size tavsiyem hazır önümüz bahar ayları, güzel bir hafta sonuna denk getirip artık Adana’nın o güzel tatlarını yerinde yiyin!

Levent Börekçilik’te ansızın gelen bu popülariteye kolayca uyum sağlamış hemen bir logo yaptırmışlar ve logoyu poşet ve kutularda kullanıyorlar, instagram hesapları var ve sosyal medyadan ulaşanlara dönüş yapıyorlar, helal olsun valla! Bu lezzete adını veren Levent Bey de halen işinin başında çok sempatik bir abimiz, Allah yolunu açık etsin J

Biz börekleri yedik, çayımızı içtik keyifler yerinde sıradaki durağımız olan ve benim geçen yıl geldiğimde yiyip çok beğendiğim Ciğerci Kel Mahmut’a geçiyoruz, yakın zaten o da sanayi sitesinde. Halen tabelası bile olmayan o dükkânda aynı şekilde hizmet veriyorlar (Önceki yazımda buradan uzun uzun bahsetmiştim).
Tabi biz geldik saat dokuzu geçti ciğerin sonuna anca yetişiyoruz ellerinde ne varsa ocağa atıyorlar, kağıt servisler açılıyor salatalar taze taze geliyor ciğer çok kalmadığı için hemen kuşbaşı şişler ocağa atılıyor! Geçen yıl çok beğendiğim bu güzel ciğercinin halen aynı güzellikte hizmet verdiğini görmek beni mutlu ediyor…

Sıradaki durağımız benim önceki Adana gezimde gitmek istediğim ama kapalı olduğu için hevesimin kursağında kaldığı Kaburgacı Cabbar! Yine Yüreğir Sanayi Sitesi içinde küçük salaş bir dükkândayız. Bu arada dükkânın üst katında duran siyah sert bakışlı bir köpek hepimizin dikkatini çekiyor, siz de görürseniz şaşırmayın J
İçeride orta boy sayılabilecek bir ocak, salata hazırlamak için tahta bir tezgah, buzdolabı ve masalar var hepsi bu! İçeride bir yandan kaburgalar pişirilirken bir diğer usta da kaburgalardan et ayıklıyor! Kaburga malum pek çok bölgede tüketilir ama bu şekilde şiş yapılması ve kaburga etinden kebap yapılması pek görülmeyen bir şey! Normalde kemikli olduğu için pek tercih edilmeyen kaburga eti kemikten ayrılınca oldukça leziz bir hal alıyor!
İçeriyi gördükten sonra ocak başına yerleşiyoruz. Bir Ustamız ocakla ilgilenirken diğer Ustam hemen salata hazırlamaya girişiyor. Ustam elindeki satır ile iki dakikada hemen önce soğan sonra da tablacı salatası hazırlıyor ve amanın o nasıl bir lezzet!
Adana’nın her yerinde olduğu gibi bu salatalar da ikram! Önümüze acılı yağlı tırnaklı pide geliyor ve o salatalar ile muhteşem gidiyor! Yani kaburgayı kenara koyun ben o acılı pide ile salata yemek için bile buraya giderim!
Gelelim kaburgaya! Ocakta gördüğümüz kaburga şişleri bir gün kasapta bir gün de Cabbar'da dinlendikten sonra sadece toz biber ile sıvanıp ocağa atılıyor, hepsi bu! Hani öyle özel bir marinasyon, gizli bir sosa yatırma falan yok!
Ama o kaburga eti o kadar güzel temizlenmiş öyle yumuşak ve lezzetli ki anlatmaya kelimeler yetmez! Geçen yıl geldiğimde Kaburgacı Yaşar’da yemiş ve çok beğenmiştim ama Kaburgacı Cabbar kesinlikle bir tık daha lezzetli! Yediğimiz kaburga etine hepimiz bayılıyoruz…

Hep beraber ayıla bayıla ayrılıyoruz Kaburgacı Cabbar’dan ve biraz tatlı yemek için Seç Baklava’ya doğru yola çıkıyoruz. Geçen yıl yediğim ve beğendiğim Seç Baklava Ender’in de paylaşımları ile işi iyice büyütüp yeni bir imalathane ve şube açıp işi ilerletmiş. Biz Seç’in imalathanesine gidiyoruz ve sahibi Mehmet Bey sağ olsun kapıda karşılıyor bizleri.

Girişte şerbetlenip soğumaya bırakılan tepsi tepsi baklavalar karşılıyor bizleri! İçeride ustalar baklava hamuru açıp tepsilere seriyorlar. Kullandıkları malzeme iyi kalite özellikle sadeyağ konusunda Mehmet Bey çok iddialı maliyeti yükseltmesine rağmen bu yağdan vazgeçmediklerini belirtiyor! Bize yağı gösteriyor ilk defa sadeyağı bu şekilde görüyorum dediği gibi oda sıcaklığında elinizi değdirdiğiniz anda erimeye başlıyor!

Seç Baklava bu yıl yeri ürünlerde çıkartmış bir tanesi fıstık ezmesi! Bildiğiniz Antep fıstığının saf kremamsı hali ki dehşet bir tadı vardı! Diğeri ise ben dahil hepimizin tadını çok sevdiği kaymaklı baklava! Arasında fıstık mıstık yok hamur yaprakları arasında çok güzel bir kaymak var ve tadı o kadar güzel ki herhâlde hepimiz beşer dilim yemişizdir J Pişman değiliz yine olsa yine yerdik J 

Geçen sefer ben havuç dilim baklava yememiştim bu sefer tadına baktım o da çok çok iyi! Adana’ya yolu düşenlere kesinlikle tavsiye ediyorum baklava işinde Seç Baklava çok iyi! Bu arada hazır sahibi Mehmet Beyi bulmuşken bu diğer Seç firması ile aralarındaki bağı sorduk! Hiçbir bağımız yok diyor Mehmet Bey ve sanırım bir mahkemelik durumları varmış! Malum otobüs firması ve baklava işinde olan bir başka Seç markası da var ve çoğu insan isimden karıştırıyor!

Sabahtan beri keyifle yiyoruz ama artık biraz soluklanıp bir kahve içip iyice kendimize gelme zamanıdır. Adana’nın popüler caddelerinden Ziya Paşa Bulvarı üstünde bulunan Federal Coffee Co.’ya geçiyoruz! Adana deyince insan mırra gibi özel bir kahve bekliyor ama hayır burası Karaköy’de de şubesi bulunan Federal Coffee’nin Adana Şubesi!

İçerisi her anlamda İstanbul’da da görebileceğiniz üçüncü dalga kahvecilerden farksız! Çeşit çeşit soğuk ve sıcak kahveler, içecekler, hafif pastalar vb. yok yok yani, gayet şık ve güzel bir kahveci. Hatta merak edenler için önünde Mac elinde iphone olan ve harıl harıl telefonla konuşan o kızdan burada da var J Birer kahve biraz sohbet muhabbet biz müsaade isteyip turumuza devam ediyoruz.

Sıradaki durağımız yine sevgili Ender’in bize kazandırdığı İştah Kebap! Ender halen de der durur kebabı İştah’ta yiyeceksin diye! Ben de önceki gelişimde onun önerisiyle ilk kebabımı İştah’ta yemiş ve bayılmıştım! Tüm ekip İştah’ın kebabına, salatasına ve şalgamına yumuluyoruz ve çok şükür geçen zaman bu mekândan bir şey götürmemiş!

Geçen gelişimde 1,5 porsiyon Adana kebap yemiştim bu defa adını çok duyduğum 230 gramlık JET Kebabı bölüşerek yiyoruz! Gramaj yüksek boyut büyük ama hem kebap şişe çok iyi saplanmış hem de çok iyi pişmiş! Tüm grup Afiyetle yedik, İştah’ın artan popülerliğine rağmen kalitesini koruması beni mutlu ediyor…

Sırada şalgamın mucidi diyebileceğimiz Ali Göde var! Geçen gelişimde buraya gitmeyi düşünüyordum ama denemek kısmet olmamıştı. Ali Göde Şalgam, aslında küçük bir dükkan öyle masa falan yok içeride şalgam, şalgamın yanına biraz da simit var.
Şalgam açık olarak satılıyor ve taneli taneli içebiliyorsunuz, ister tatlı ister acı size kalmış. Ha tadını severseniz ki biz sevdik litrelik bidonlarda ister alın ister adresinize göndersinler.
Ali Göde’de bir güzellik daha da var, şeker kamışı suyu! Gelmeden birkaç hafta önce Ender’in paylaşımlarında görmüştüm ve ben şalgamdan daha çok şeker kamışı suyunu merak ediyordum! Kenarda bir sepetin içinde kesilip temizlenmiş Adana’da yetişen şeker kamışları duruyor ve siz istediğinizde bu şeker kamışlarının bardağa suyunu sıkıyorlar. Saf şeker ve saf demir! Normalde gazlı şekerli içeceklere yüz vermeyen ben bu şeker kamışı suyuna bayıldım! Ha eğer tadı fazla şekerli gelirse ki gelebilir, o zaman biraz nar suyu ile karıştırmalarını isteyin daha kolay içersiniz içimi daha hafif olur. Tavsiye ederim, hem şalgamı hem şeker kamışı suyu dedikleri kadar varmış!

Sonrasında Adana’nın gururu Adana’ya hamburgeri sevdiren isim Hamburgerci Mükerrem’deyiz. Hamburgerci Mükerrem’in 3 şubesi var ve her şubede Mükerrem Bey’in bir oğlu duruyor. Hazır köfte ile uyduruk burger yapan yerlerden değil kendi köfterlerini yapıyorlar ve hamburgerin içindeki yeşillikte nane kullanmak gibi güzel fikirleri var! Şimdi burada bir şeyi ifade etmek daha doğrusu özür dilemek istiyorum! Ben Hamburgerci Mükerrem’in burgerini beğenmiş ama öyle çok da özel bulmamıştım! Ama sonrasında Eskişehir Pino Burger’in burgerini yedikten sonra dedim ben Mükerrem’e haksızlık etmişim! Hatta o uyduruk Pino Burger’in yanında Mükerrem’in ürünleri ciddi anlamda butik bile kalıyor! Ki bu tekrar yediğimde bu fikrim konusunda iyice emin oldum! 

Hamburgerci Mükerrem’in 30. yılı 2016’ya denk gelmiş ve bu yıla özgü bir kat kat burger yapmışlar bize ondan yaptılar ama tabi yerken o burgeri daha ufak parçalara ayırdılar da yedik J Daha önce de dediğim gibi Adana’da zaten kısıtlı zaman geçiriyorum o nedenle tercihim kebap oluyor ama zamanınız olursa veya Adana’da okuyor yaşıyorsanız mutlaka tadına bakın derim! O fabrikasyon fast-food’lar yerine çok daha güzel olan bu burgeri yiyin…

Sonrasında aynı zamanda ulaşım sponsorumuz da olan Onbaşılar Kebap’a geçiyoruz. İki günlük gezimiz boyunca uğradığımız en elit en manzaralı en beş yıldızlı yer burasıydı onu belirteyim. Efendim mekanımız Park Zirve denilen bir bölgede ve bu bölge aynı kişiye ait, Tayyar Zaimoğlu! Tayyar Abimiz, Zaimoğlu Holdingin ikinci kuşak yöneticilerinden! Aynı zamanda uzun bir süredir turizm ile ilgileniyor, Çukurova Turistik Otelciler Birliği (ÇUKTOB) Başkanlığı da yapmış kendisi. Park Zirve’de Tayyar Abimizin bir projesi! Tayyar Abimiz artık daha çok Park Zirve ile ilgileniyor.
Park Zirve baraj gölü manzaralı nispeten tepe konumda yer alan bir turistik kompleks! İçerisinde Onbaşılar Kebap, Emirgan Sütiş ve Yeşilçam Meyhanesi bulunuyor!
Onbaşılar Kebap eşinizle dostunuzla sevgilinizle özellikle de özel yemekler için düşünebileceğiniz bir kebapçı… Hem manzara çok güzel ve özel, düşünün Adana’da neredeyse deniz manzarası yaşıyorsunuz J Ayrıca hem mezeler hem de kebaplar çok güzel ve mekan içkili nezih bir yer!
Emirgan Sütiş pek çok yerde var diyebilirsiniz ama burası özel bir yer! İstanbul’daki tüm lezzetler birebir buraya taşınmış, mutfak bire bir kurulmuş ve ustalar 2 ay İstanbul Emirgan Sütiş’te eğitim görmüş! Mutfak sadece pişirme değil aynı zamanda sunulan çoğu ürünün günlük üretildiği bir yer! Peynir Edirne’den çay Rize’den geliyor düşünün artık gösterilen özeni!
Yeşilçam Meyhanesi ise önce dekoru ile mest ediyor! Duvarlarda Yeşilçam yıldızlarının fotoğrafları taş plaklar ile muhteşem bir dekor! Ufak bir sahne var burada haftanın belirli günleri canlı fasıl oluyormuş! Dolapta onlarca çeşit meze ki güzel bir meze dolabı vardı! Yani tam böyle akşamüzeri gelinip tüm akşam keyif yapmalık ki tadından yenmezJ


Tayyar Abimiz sağ olsun bizi kapıda karşıladı ki biz gelmeden güzel bir masa hazırlamışlar soğuk mezeler salatalar her şey dört dörtlük! Tabi biz bu etkinliğe gelmeden önce Tayyar Abiyi tanımıyoruz o yüzden kısa bir tanışma seansı oluyor sonra sohbet edip mezelerin ve manzaranın keyfini çıkartıyoruz biraz. Soğuk mezeler salatalar var sıcak olarak önden birer fındık lahmacun ve fındık peynirli pide geliyor ki güzeldi!

Derken hep beraber mutfağa geçiyoruz çünkü Onbaşılar’ın ustaları eşliğinde Adana kebap yapacağız! İçeride mutfağın bir kısmı bize ayrılmış Usta’larımız hazır bizde önlükleri giyiyoruz J İşe en baştan başlayacağız elimize zırh alıp eti kıyacağız! Ki hiç de öyle kolay değil(MİŞ) ben de yaptım zor ama zevkliydi J Tabi bizimki biraz sembolik kaldı ama olsun yaptık mı yaptık J
Sonra elimize şişleri verdiler hadi bakalım şimdi kıymayı bu şişlere saplayacağız! Kıyılmış ete az biraz baharat az biraz kırmızıbiber sonra ıslatıp saplamak lazım ama zor oldu valla! Eti şişe saplarken şişin üzeri örtülecek ve her yeri aynı kalınlıkta olacak ki güzel pişsin dökülmesin kurumasın! Ben zorlandım biraz ama Usta’m sağ olsun toparladı benim şişi yol gösterdi J Aslında biraz el ve parmakları kullanmayı öğrendikten sonra daha rahat yapılıyor J
Sapladık o zaman doğru ocağın, harlı ateşin başına! Valla öncelikle o ocağın başındaki Usta’yı tebrik ederek söze başlayayım! Adam o sıcacık harıl harıl yanan ocağın başında yaz kış duruyor! Biz 10 dakikada pişirip kaçtık ama Usta’m ordaydı! Kebabı pişirmek basit iş aslında ateş harlı olunca çevire çevire toplasan 4 - 5 dakikada pişiyor! Tabi bu sırada siz sürekli çevirip her tarafının aynı oranda pişmesini sağlıyorsunuz ve etin fazla suyunu pideye çekiyorsunuz arada! Adana’da kebap yediyseniz eğer kebabın altında yağlı ekmek gelmiştir, işte o etin pişerken çıkardığı yağ ve leziz et suyu! Neyse efendim harlı ateşin sayesinde şişimiz kısa sürede pişti, pidemizin üzerine güzelce çektik, yandan ocakta pişmiş birer parça domates ve biber aldık ohh şimdi afiyetle yemeye hazırız J

Valla ne yalan söyleyeyim çok dehşet kebap yaparmışım J Yani et leziz, ocak süper, Usta’lar güzel öğretti ben kendi yaptığım kebaba doyamadım J Afiyetle altındaki pideyle beraber hüplettim J Süperdi Valla J

Tabi sonrasında tekrar masaya geçtik ama et faslımız bitmedi masalara karışık et tepsisi geldi ki onlar da çok güzeldi J Adana kebabı zaten yemiştik bunları da rakıya yoldaş yaptık J Tayyar Abi sağ olsun tüm etkinlik boyunca yanımızdaydı hem bölgeyi hem kendisini hem de Adana’yı anlattı bizlere, güzel şeyler yapmaya çalışıyor umarım daha da güzel günler görürler…
Bu güzel yemeğin finali yine çok güzel hafif bir kaymaklı kadayıf ile oluyor ki yediğim en güzel kadayıflardan birisidir. Buradan tekrar minibüsünü iki gün boyunca bize tahsis etmesi dışında, misafirperverliği ve hoş sohbeti için de Tayyar Zaimoğlu Abimize tekrar teşekkür ediyorum… Bize müsaade, daha yenecek çok şey var J

Eveeet durmak yok yemeye devam J Yol üzerinde Adana denildiğinde akla ilk gelen yer olan Kazım Büfe’ye geçiyoruz ve elbette o efsanevi muzlu sütünden içeceğiz! Kazım Büfe malum Adana’nın Bambi Büfe’si ama burada esas olay tost veya dürüm değil Muzlu Süt! Ben dahil herkesin yorumu şu, daha önce böyle bir şey içmedik!
Dükkânın ortasındaki bir dolapta sıfır dereceye yakın soğukta tutulan açık süt, toz şeker ve muz! Tüm bunlar blenderde çekilip büyük boy bardaklara dökülüyor hepsi bu! Ama bizim ekip tutturdu yok bunun içinde bir şey daha vardır diye ama yokmuş! Varsa da söylemiyorlar J

Şimdi bize az biraz müsaade, otele giriş yapıp biraz soluklanacağız! Tamam yeter bu kadar soluklandık J Kebap ve Şalgam Festivali için buluşma noktamız bizim otele yakın olan Öz Asmaaltı Kebap! Burası daha önce Vedat Milor’un Tadı Damağımda programında da konu olmuş ve Pirimiz Önderimiz Vedat Abimiz çok beğenmişti! Zaten Ender’de burayı çok beğeniyordu…
Kebap ve Şalgam Festivali, maalesef düşündüğünüz gibi bir şey değil! Neredeyse hiç RESMİ destek yok Adanalı kendisi sokağa mangalını atıyor, kebabını yapıyor, eğlencesini de yapıyor o kadar! Adı bir kebap türü ile özdeşleşen bir ilde yine şalgam gibi bir içeceğin vatanı olan bir ilde, böyle bir festivale bile en ufak bir destek en ufak bir ince düşünce yok! Tamam, son yıllarda maalesef çok sayıda üzücü olay gerçekleşiyor, böyle bir ortamda belki resmi kurumlar risk almak istemedi ama yine de insan bir ilgi bir destekleme bekliyor! Ki Nisan ayında yapılan Portakal Çiçeği Festivali bile Sivil Toplum Kuruluşlarının ve Adana Halkının desteği sayesinde bir yere geldiğini belirtmek istiyorum! Yazık! Çok yazık!

Neyse dönelim bizim gecemize! Öz Asmaaltı önünde de masalar kurulmuş dışarıda müşteriler üşümesin diye variller yakılmış insanlar yavaş yavaş toplanmaya başlıyor. Dışarıda hava soğuk variller yanıyor ama biz üşüdük ne yalan söyleyelim! Ender’de gelince dedik biz içeri geçsek nasıl olur! Zar zor içerde bir masa ayarlandı sıkıştık masaya! İçerisi tıklım tıklım, çalışanlar zar zor yetişiyor masalara! Şimdi şunu belirteyim Öz Asmaaltı Kebap Zomato yorumlarında hep iyi yorumlar alıp yüksek puan alan bir yer ama ben o akşam o kalabalık içerisinde pek bir şey anlamadım! Masaya bi şeyler geldi gitti ciğerinin kuşbaşısının tadına baktık biraz tadı güzel ama ben pek bir şey anlamadım açıkçası! Sanırım burası hakkında değerlendirmemi daha rahat bir zamanda oturup, sakince bir şeyler yedikten sonra yapsam daha iyi olacak!

Bizim masa topluca Ender ile birlikte kalkıp yakındaki Şırdancı Kemal’e gidiyoruz. Şırdancı Kemal benim geçen gelişimde Ender sayesinde tanıştığım ve o çok merak ettiğim şırdanı yiyip bayıldığım bi yer! Zaten Öz Asmaaltı’na yürüme mesafesinde kısa bir yürüyüş sonrası Şırdancı Kemal’deyiz. Yine bir kazanda o meşhur şırdanlar diğer kazanda kırkkatlar! Kırkkat adı üstünde kat kat top şeklinde işkembe dilimleri!
Ben zaten burayı bildiğim için sadece şırdan yedim ve yine çok güzeldi ama bizim ekip mumbar, şırdan, kırkkat ne buldularsa tadına baktılar! Herkesin çok beğendiğini hatta gruptaki kadınların bile bayıldığını belirteyim J

Şırdancı Kemal sonrası tekrar Öz Asmaaltı’na döndük, ben biraz daha takılıp dinlenmek için müsaade istedim ama arkadaşlar biraz daha takılıp Seyhan Paça Salonu’na geçip Adana usulü birer paça çorbası içmişler…

Sabah saat 8 herkes hazır biz minibüse binip, diğer otele geçip geri kalanları alıyoruz bu sabah için plan farklıydı ama değişti! Bizim için sorun yok çünkü yeni plandaki yerin de zaten güzel bir yer olacağına eminiz J Yolda giderken Ender aniden bir yere daha uğrayalım dedi ve Ender’in paylaşımlarında daha önce gördüğümüz Şen Ocakbaşı Çorba’ya geçtik! Her ne kadar adında Ocakbaşı olsa da bizim amacımız çorba içmek!
Şen Ocakbaşı’da karışık çorba içeceğiz, mercimek ve tavuk suyu karıştıracağız! Mercimek çorbası diyince öyle hazır mercimek değil elbette, kemik suyunda saatlerce kaynatılarak yapılmış hakiki mercimek çorbası!
Tavuk Suyu çorba da aynı şekilde içi bol tavuk etli şehriyeli öyle su gibi değil gayet kıvamlı bir tavuk suyu! İkisi de ayrı ayrı zaten çok güzel!
Karışık istediğinizde, önce tasa mercimek çorbası koyuluyor üstüne bol kepçe bir tavuk suyu üzerine kimyon, nane ve toz biber serpilip hoop masaya! Masalarda benim daha önce hiçbir yerde görmediğim bir şey daha var, kıyılmış taze sarımsak! Elbette çorbaya bir parça gezdirdik ve gayet de güzel gitti! Tıkanmayalım diye yarısını içsek yeter derken herkes çorbaları bitirdi! Sabah çorba içmeyi seven ben, bu güzel çorbaya da bayıldım J

Sabah kahvaltımızın sıradaki durağı Yüreğir’in Fellah(Şanlıurfa Arapları) bölgesinde bulunan Ciğerci İnce Mehmet! Burası benim özellikle çok merak ettiğim bi yer çünkü geçen gelişimde Ciğerci Kel Mahmut’ta tanıştığım abiler bana burayı tavsiye etmişti hatta getirip gösterdiler ama ciğerinin tadına bakamamıştım! Şimdi hep birlikte deneyeceğiz…
İnce Mehmet Urfalı! Zaten bulunduğumuz bölgede de Urfa kökenliler ağırlıklı! İçeride bir sürü çocuk çalışıyor hepsi de İnce Mehmet’in çocuklarıymış J Mehmet Usta ciğeri diğer ciğercilerden farklı olarak Urfa usulü yapıyor ciğer parçaları daha iri ciğerde sade değil biraz isota bulanmış!
İçerisi dolu ama hemen bize masa ayarlıyorlar ciğerler ocağa atılıyor masaya yine sarı kâğıtlar seriliyor servis açılıyor. Masaya turp, közlenmiş biber ve salata getiriliyor!
Tabi bizim ekip kalabalık, mekandaki salatalar yetmeyeceği için İnce Mehmet’in oğlu dükkanın önündeki tablada soğan salatası yapmaya koyuluyor. Biz de başına toplanıp muhabbete girişiyoruz, delikanlının sesi de güzel biraz ısrar edince dayanamayıp bi patlatıyor J
Biraz sonra da ciğerler geliyor bizim masaya, bazı arkadaşlar dürüm istediği için onlara tırnaklı pide arasında dürüm yapılıp veriliyor. Ciğer gerçekten çok çok iyi, parçalar büyük ama ciğer çok daha yumuşak ve leziz! Gerçekten dedikleri kadar varmış, bayıldık! Yalnız şunu da belirtmek lazım burası biraz daha kenarda bir yer hani yalnız bayanların gelip ciğer yemesi için pek doğru değil! Siz anlayın artık J

Ciğerci sonrası keyifler iyice yerine geldi şimdi bir dükkâna değil Ender’lerin Mıdık bölgesindeki bahçeye gidiyoruz. Ender her ne kadar bahçe dese de burası oldukça geniş bir narenciye tarlası! Araçları park edip önce depoya geçiyoruz ve yerdeki sepetten mandalina ve portakal yiyoruz! Daha dalından yeni toplanmış mandalinalar tam şeker! Yani bir mandalina yedik ve ağzımız şeker oldu J Ayrıca ben bu bahçede ilk defa tatlı limon diye bir şey yedim! Duyan var mı bilmiyorum am ben ilk defa tatlı limon diye bir şey duydum ve yedim! Dışardan limon-portakal karışımı bi şeye benziyor, dışı limon gibi sarı ama tadı ekşi değil portakal gibi çok tatlı da değil! O yüzden rahat yeniyor ama ben bunun yemelik değil daha çok dilimlenip salataya katılsa daha güzel gideceğini düşünüyorum J
Bahçeye geçiyoruz… Aralık ayındayız tepede güneş var hava sıcak ve dallarda mandalinalar ve portakallar dolu dolu maşallah! Yakında toplanacakmış! Eskiden toplama işini doğudan gelen mevsimlik işçiler yaparken şimdilerde daha çok Suriye’liler çalışıyormuş! Tabi toplama işini tarla sahibi yaptırmıyor, narenciyeler daha dalında satılıyor, alan kişi çalışanları getirip toplatıyormuş!

Gezerken bazı portakalların üstündeki ufak lekeler dikkatimizi çekiyor, meğer bunlar don yiyen portakallarmış! Misal Rusya kesinlikle bu portakalları almıyormuş, o yüzden bunlar daha düşük fiyata yurt içine satılıyormuş! Ki zaten içeriye satılan narenciyenin fiyatı çok düşük bu nedenle Adana’lı çiftçiler yavaş yavaş narenciye ağaçlarını söküp tarlalara başka şeyler ekeceklermiş! Yani anlayacağınız yakın zamanda Adana Portakal Çiçeği Festivali yapılsa bile Adana’da portakal pek kalmayacak gibi! Ne diyelim, çiftçimizi buna mecbur bırakanlar utansın! İnanın bizim kilosuna bilmem kaç lira verdiğimiz portakallar mandalinalar tarlada çiftçiden kuruşlara yok fiyatına alınıyor!

Bahçeyi gezip narenciye işini az biraz görüp öğrendikten sonra artık iyice bilinen Ağaç Altı Tatlıcısına geçiyoruz. Malum Adana demek Halka Tatlısı demek, onun da en iyisini yiyebileceğiniz yerlerden birisi yol üzerindeki bir ağacın altında eski püskü hurda bir arabanın kasasında atış yapan Ağaç Altı Tatlıcısı! Gerçi son gelen haberlere göre artık daha yeni bir araba yaptırmışlar üretimi de o arabaya taşımışlar ama olsun yer ve konsept değişmemiş!
Efendim burada normalde küçük olan halka tatlısının biraz daha kalın ve daha büyük hali yapılıp ister parça olarak ister kilo ile satılıyor, biz birer parça aldık ve geçen yıl zaten çok beğendiğim lezzetinin aynen koruduğunu gördüm güzeldi ve severek tavsiye ediyorum…


Öğlen yemeği için Adana’nın en meşhur kaburgacısına Kaburgacı Yaşar Usta’nın yeni açtığı ikinci şubeye gidiyoruz. Ben geçen yıl Hilton’un karşısındaki eski yerine gitmiştim yeni şube ise Sheraton Otelin yakınlarında yeni ve daha büyük bir yer. İçeride bizi Yaşar Usta karşılıyor hemen bizim için hazırlanan uzun masaya geçiyoruz. Masaya artık alıştığımız kâğıt servisler açılıyor ve soğan salatası, ezme salatası ve yeşil salata geliyor, içecek olarak genelde şalgam istiyoruz şalgam Kaburgacı Yaşar için özel olarak yapılıyormuş ve bu şalgamı çok beğeniyoruz. Hafif tatlı bir acılığı vardı ve içimi çok güzeldi! Tabi amaç öncelikle tatmak ki, ben ve Ender dışında sanırım hiç kimse daha önce gelmemişti o yüzden birer şiş kuşbaşı, birer şiş kaburga ve ortaya kaburga etinden yapılmış Adana kebap geldi. Kaburga ve kuşbaşı şiş çok iyiydi ama Adana kebabı bizim için biraz inceltmişler bu nedenle arkadaşlar biraz kuru buldu! Aslında normal kalınlıkta kalsaydı çok daha güzel olurmuş!


Yemek yerken bir yandan da Yaşar Usta ile sohbet ediyoruz hikâyesini anlatıyor Yaşar Usta! Halen işinin başında her şeyi ile kendisi ilgileniyor! Yaşar Usta aslen Bingöllüymüş belki bununda etkisiyle mekânda tatlı olarak halka tatlısı ve kadayıf sarma da var!

Yaşar Usta’nın Bingöl’lü olduğunu öğrenen Hakan (@oburciin) Bingöl’lüyü buldun mu kadayıfı yiyeceksin diyor ve ortaya kadayıf sarma istiyoruz ve gerçekten çok çok iyiydi! Ki halka tatlısı da çok güzeldi ama kadayıf sarma dehşet! Çok güzel sarılmış, yumuşak ve şerbeti çok iyi ayarlanmış! Hepimizin ortak görüşü Kaburgacı Yaşar’a sadece tatlı yemek için bile gelinir!

Yedik içtik güzeldi şimdi bir keyif kahvesi içme zamanıdır! Kahvemizi Adana’nın yerel kahvecisi olan Madenci Kahve’de içeceğiz. Burası Ziya Paşa Bulvarına yakın küçük bir dükkân içeride kahve türevlerinin satışı da yapılıyor! Ben daha önce burayı duymamıştım ama sosyal medyada biraz araştırdığımda güzel yorumlar duydum! İşin başında ailenin genç üyesi Zeynep Madenci var.
Madenci kahvede sipariş verirken hangi kahveyi nasıl içeceğinizle birlikte adınız da soruluyor! Kahveler hazırlandıktan sonra şık ahşap tepsilerde hoş kokulu ve lezzetli güllü lokumlarla birlikte adınıza getiriliyor, tabi kahve falsız olmaz ufak bir kâğıda sarılı falınız da kahveniz ile birlikte geliyor! Güzel bir incelik düşünmüşler!

Sıradaki durağımız Kadayıfçı Olcay! Her ne kadar adında Kadayıfçı geçse de kadayıf harici tatlılar da var! Ürünleri gördükten sonra ben bir dilim tepsi katmer bir dilimde çok iştah açıcı görünen belluriye tatlısı istiyorum. Tepsi katmer Adana’da gördüğüm bir tatlı, Antep’in o meşhur katmeri komşusu Adana’ya gelince biraz şekil değiştirmiş tepsilerde yapılıp soğuk olarak dilim dilim tüketiliyor. Ben ilk defa yememe rağmen tadını sevdim!

Belluriye tatlısı daha önce yememiştim kadayıflı ve şerbetli bir tatlı ama siparişi hazırlarken üzerine bir tür kaymak ve toz Antep fıstığı serpiyorlar! Aslında belluriyenin tadı güzel ama ben kaymağı çok özel bulmadım! Daha az kaymak kullansalar veya kullandıkları kaymağı tekrar gözden geçirseler daha güzel bir tadı olabilir ama genel olarak güzeldi…

Sıradaki durağımız Büyük Saat’in yakınlarında bulunan Tarihi Yeni Uğur Helvacısı! Her ne kadar adı helvacı olsa da helva dışında da pek çok ürün imal edip satıyorlar! Geleneksel tatlı ve şekerlemelere her zaman evet derim ben! Adana'dayız ama Mersin'in meşhur cezeryesini Mersin'deki kadar güzel yapan bir yer burası! Benim gibi tatlı sevenlerdenseniz cezeryeyi bilirsiniz, havuç lokumu gibi bir şey! Ben Yeni Uğur Helvacısı'nın cezeryesine bayıldım!


Cezerye dışında envai çeşit kendi yaptıkları şekerlemeler var en ünlülerinden birisi de Madonna Lokumu. Madonna'nın son albümündeki Candy Shop şarkısında geçen Turkish Delight ifadesine ithafen Adana Yeni Uğur Helvacısı'nın sahibi Adnan Özdoğru Bey bir kutu lokum yaptırıp Madonna'ya göndermiş! Malum bir süredir Yunanistan lokumu sahiplenmeye çalışıyor, Adnan Bey de kendince bir şeyler yapmak istemiş. Lokumları görünce şaşıran Madonna bir teşekkür mektubu yazıp beğenisini sunmuş! İşte o lokumlar bu lokumlar fıstıklı, fındıklı, ballı çeşitleri var biz denedik ve Madonna kadar beğendik. Türk Lokumu'nun kötü olması düşünülemez zaten.

İçeride bir de makine var, bu makina ile susamlar tahine dönüştürülüyor, taze taze sıcak sıcak! Gözünüzün önünde yapıldığı için hem içiniz rahat hem taze taze alıp tüketebilirsiniz! Özellikle cezeryesini çok beğendik, tavsiye ederim…

Bu iki güzel günün sonuna yaklaşıyoruz ve bu defa öyle yiyip kalkmak için değil uzun uzun oturup yemek için bir yere gidiyoruz! 

Adana'da kebap yenir bunu da herkes bilir ama bizimde yeni öğrendiğimiz Adana'da çook güzel tava da yapılıyormuş! Tava kültürü doğuda vardır, tepsinize et ve sebzenizi ayarlar, mahalledeki fırına gönderirsiniz, fırıncı güzelce pişirir yanına pidesini koyar gönderir, basittir ama malzeme güzel olunca tadına doyulmaz.

5 Ocak Kebap, Ender’in tavsiyesiyle gittiğimiz ve bayıldığımız bi yer, adı üstünde kebapçı ama biz tavsiyesiyle tava yedik ve bayıldık! Tabi önden mezeler ile keyif yaptık. Kadraja sığan sığmayan tüm mezelerin oldukça iyi olduğunu belirtmeliyim! Çiğköfte etsiz ama tadı güzeldi öyle ketçap basılmış sahte çiğköfteler gibi değil! Ama masada en çok İzmir Tulumuna benzeyen peyniri sevdik sonuçta rakı içiyoruz, peynirsiz olmaz! Hatta ikinci bir tabak peynir daha geldi hepimiz atladık üzerine J
Tavanın içeriği basit aslında, kuşbaşı doğranmış kuzu eti ve sebzeler, bu kadar! Ama hem et hem sebzeler güzel olunca ve odun fırınında güzelce pişince ortaya muhteşem bir lezzet çıkmış.
Çektiğimiz ziyafet sonrası kimsede tatlı yiyecek yer kalmamıştı ama güzel bir meyve tabağına hayır diyemedik! Nar, portakal, mandalina, muz, elma ve cennet hurması her biri ayrı güzel. Adana'da yolunuzu mutlaka 5 Ocak'a düşürün, rakınızı, mezenizi, tavanızı söyleyin ve sakin sakin güzelce keyif yapın. Bazı mekânlar ve bazı yemekler aceleye gelmiyor J

Son bir durağımız daha var, biz de pek yer kalmasa da tadına bakabiliriz diyoruzJ Adana'da akşam olduysa yol bir şekilde nöbetçi Börekçi Rıza'ya düşer elbet! Evet, nöbetçi börekçi dedik çünkü Rıza akşam 19 gibi açıp gece 4 gibi kapatıyor! Ama üzülmeyin sabah 4’ten sonra da Vakıflar’da tablada satış yapıyorlar, biz imalathanesine gittik orası gece açık. Akşam akşam börek mi yenir derseniz bu börek yenir derim! Bu gördüğünüz koca tepside tek tek pişiriliyor börekler, başında bir usta sık sık yağ verip tepsiyi çeviriyor! Öyle at fırına yok yani! Börekler peynirli ve kıymalı olarak 2 çeşit, biraz yağlı ama isterseniz fazla yağı alıyorlarmış ama ben bu halini seviyorum.
Börekçi Rıza'da öyle şık masalar, süslü sunumlar yok! Yağlı kâğıt üzerinde geliyor böreğiniz, çatal masada var, ayranda plastik bardaklarda geliyor, sade ortam ihtişamlı börek!

Bize hem kıymalı hem peynirli börek geldi ikisinin de tadına baktık. Her ne kadar arkadaşlar biraz yağlı bulsa da ben bu böreği seviyorum! Fabrikasyon değil gayet güzel bir ev böreği tadında! Özellikle kıymalı su böreği yediğim en iyi böreklerden desem yeridir. Öyle sadece kıyma değil içinde güzel soğanlı bir harç var, ev böreği gibi güzel bir tadı var. Peynirli börekte de birkaç farklı peynir karışımı kullanıyorlar oldukça iyi. Evet, Adana kebap yurdu ama börekler kesinlikle ayrı bir ilgiyi ve sevgiyi hak ediyor. Afiyet olsun…
Börekçi Rıza’dan sonra yavaş yavaş toparlanıyoruz artık iyice yer kalmadığı için yürüyerek, yakındaki Ziyapaşa Özsüt’de son kahve ve çaylar içiliyor ve biz İstanbul ekibi olarak vedalaşıp ayrılıyoruz. Ender ve İzmir ekibi ertesi gün Gaziantep’e doğru yola koyulacaklar J Özsüt kendi servisiyle bizleri sağ olsun havaalanına kadar bırakıyor, buradan teşekkürlerimizi iletiyorum. Bu kalabalık ama güzel ekiple birlikte yoğun, lezzetli ve keyifli 2 güzel gün geçirip yeni güzel insanlar tanımak benim için ayrı bir mutluluktu! Bu geziye vesile olduğu için sevgili Erdi’ye ve her şey için Ender’e tekrar teşekkür ediyorum…

Yorumlar

  1. Harika bir yazı olmuş , eline sağlık

    YanıtlaSil
  2. Tuncer hocam çok güzel bir yazı olmuş. Daha önce fırsat bulup okuyamamıştım. Ancak şimdi fırsat bulabildim. Okurken inan seninle birlikte o güzel yerleri geziyormuşum gibi hissettim. Yemek zekine ve kültürüne hayranım. Böyle güzel yazılarının devamı dileğiyle... Mehmet Avcı

    YanıtlaSil
  3. Tekrar yaşadım şimdi Adana günlerini.:)) Eline sağlık güzel ve akıcı bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder