Kahramanmaraş: Bir Düğün Hikâyesi

Düğünümüz var(dı) dostlar, yaz sonu teyzemin iki oğlu da evlendi. Zaten ikisinin arasında 1,5 yaş falan anca vardı düğünleri de neredeyse 15 gün arayla oldu J Önden teyzemin küçük oğlu Ahmet’i gönderdik arkadan da büyük oğlan Levent’i uğurladık J Daha doğrusu uğurladılar! Ahmet’in düğün ağustos sonuna denk geldiği için ona gidebildim ama Levent’in düğün için Eylül’e tarih alabilmişler malum okulların açılıp seminerlerin başlamasıyla ben bi yere kıpırdayamadım ama olsun gelin hanımla da tanıştık gittiğimizde J

Şimdi söze böyle başladım çünkü memleketim olan Maraş’a gitme sebebim teyze oğullarının düğününün olmasıydı, yoksa pek uğramayı düşünmüyordum açıkçası! Gaziantep, Adana, Mersin ve Hatay’a defalarca giden ben ne yalan söyleyeyim memleketim olan Maraş’a pek heves etmedim! Halen de etmiyorum yalan yok! Düğün olmasa pek uğramazdım da J

Ağustos sonu gibi Ahmet’in düğün var bende zaten yaz tatilindeyim giderim! Dedim ki ya bir gün erken gidip hazır yola çıkıyorum Maraş merkezi de bir göreyim yemeklerini tadayım bu bahaneyle dedim!
Sonra dedim yaa Maraş’a kadar zaten gideceğim bir gün daha erken gidip Antep’i bi tekrar görüp listemdeki yerlerin bi tadına bakayım zaten zaman da müsait sorun yok J İyi ki de öyle yapmışım hem aklımda kalan yeni yerleri gördüm hem de güzel insanlarla tanışıp sohbet etme imkânım oldu JAntep’te geçen 1,5 günün ardından öğlen otogardan Maraş’a giden minibüslere binip yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculuktan sonra Maraş’ın bana göre küçük sayılan otogarına ulaştım. Gitmeden zaten bloglarda tavsiye edilen bir otelde yer ayırtmıştım otel de otogara 3-4 kilometre gözüküyor dedim taksi ile gideyim! Taksiye bindim adresi söyledim taksici genç taksimetre açmadı oysa Gaziantep’te bile hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım! Bende ses etmedim bakalım ne fiyat çıkacak, nasıl bir muamele olacak dedim J Otele geldik dedim ne kadar, 20 TL abi dedi! Hani derler ya “Hemşeri hemşeriyi gurbette severmiş” diye, yalan! Hemşeri hemşeriyi memleketinde de severmiş J Neyse zaten Gaziantep’ten gelmişim keyfim gıcır çok şükür hiç tartışmaya da gerek görmedim, giriş yaptım otele :P Otelin adı Otel Alcazar ve otel gerçekten çok iyi! Hani yeme içme gezme görme yerlerine çok yakın ve oldukça temiz, makul fiyatlı, güzel bir otel, tavsiye ederim aklınızda olsun J

Otelde az biraz dinlenip kendime geldikten sonra artık bi şeyler yemenin zamanı geldi dedimJ Maraş’ın meşhur yemeği Eliböğründe isimli bir fırın yemeğiymiş bunu bloglarda araştırırken öğrenmiştim! Bir Maraş’lı olarak ilk defa adını duydum, gerçi 10 yaşından beri İstanbul’da yaşıyoruz ama olsun! Eliböğründe diğer adıyla Yanyana, bir fırın yemeği! Kuşbaşı et, kuyruk yağı, sarımsak, soğan, domates ve biberlerin tavaya yerleştirilip, fırına yollanıp lavaşla beraber yenilmesiymiş! Ben Maraş ile ilgili araştırmalar yaparken Eliböğründe yiyebileceğim birkaç yer not almıştım ama Gaziantep’te tanıştığım Halil Usta’mın oğlu İbrahim Usta’ya Maraş’a geçeceğimi söylediğimde dur Abi dedi ben sana bi yer tavsiye edeyim, eti onda ye! Sağ olsun bana Ustanın adını ve numarasını verdi, yanımdayken de aradı geleceğimi haber verdiJ Bu güzel tavsiye için İbrahim Usta’ma da tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Turaç Ocakbaşı, bir diğer adıyla Cumhur’un Yeri olarak da biliniyormuş! Öyle ana cadde üzeri bir yer değil ama merkeze çok uzak da sayılmaz, az biraz yürüyerek bile gidebilirsiniz! Cumhur Usta dedikleri kadar varmış şeker gibi bi Abimiz. Öyle elinde tesbihi, gayet sakin bir tonda Maraş ağzı ile konuşan, hiçbir kasıntısı süsü olmayan ama yüreği güzel bir Abimiz J Sağ olsun kendimi tanıtınca hemen buyur etti, içeri masaya geçtik siparişi de kendisi söyledikten sonra az biraz sohbet ettik sağ olsun.

Turaç Ocakbaşı’nın dışarıdan son derece sıradan görünen ama içeride şaşırtıcı bir dekorasyonu var! İçerisi tarihi eserlerle dolu, küçük bir müze gibi. Duvarlarda eski tabancalar, tüfekler, eski radyolar, Maraş ile ilgili tablolar, artık müzelerde görebileceğiniz o zamanın bilgisayarları sayılan eski hesap makinaları, eski zamanların bakır mutfak eşyaları, sürahiler, kazanlar, masalarda ve vitrinlerde eski eserler, eski zamanların paraları, eşyaları...
Cumhur Usta neredeyse 30 yıl boyunca özenle topladıklarını sergiliyor! Üstelik Maraş gibi hayatın (bana göre) son derece sıkıcı olduğu bir yerde bunlarla karşılaşınca daha da şaşırıyor insan! Yemekleri ve hizmeti güzeldi ama Turaç Ocakbaşı'na sırf Cumhur Usta'nın bin bir emekle topladığı bu eserleri görmek için bile gidilir. İstanbul dahil çoğu yerde olmayan bir hoşluk burası!

Burada masalar bakır yer tepsisi gibi tasarlanmış, hoş bence. Siparişinizi verdikten sonra masaya mini lahmacun, etsiz çiğköfte, salata ve ezme geliyor, ben hepsinin tadını beğendim gayet güzeldi. Masaya kuru ekmek değil sıcak lavaş geliyor ki bu güzel bir uygulama her zaman söylüyorum İstanbul’daki mekânların bu bölgeden öğreneceği çok şey var! Kendi yaptıkları ayran bakır tas içinde geliyor, tadını içimini sevdim.
Gelelim yemeğimiz olan Yanyanaya! Bir tava tepsisinin bir yarısına kuşbaşı kesilmiş kuzu etinin diğer yarısına ise domates, biber, soğan, sarımsak gibi sebzelerin yerleştirilip taş fırında pişirilmesi aslında. Öyle etin özel bir terbiyeden, özel bir işlemden geçmesi yok, et kuşbaşı yapılıp tavaya giriyor! Bu nedenle et iyiyse yanyana da iyi et kötüyse yanyana da kötü! Turaç kasabında et çok iyiydi sebzelere zaten laf yok sonuç olarak güzel bir et yedim! Tabi et ne kadar güzel olursa olsun insana Antep'teki zenginlikten sonra basit geliyor ama yine de Maraş'a yolunuz düşerse çekinmeden Cumhur Ustamın yanına gidip eliböğründe yemenizi tavsiye ederim J Tabi başka et çeşitleri de yapıyorlar ama benim gibi kırk yılda bir gelen birisi yanyana gibi buraya özgü bir yemeği yemeli J
Yemekten sonra ikram olarak irmik helvası ve cevizli sarma geliyor. İrmik helvası bana göre olması gerektiği gibi oldukça hafif ve ağızda güzel bir tat bırakıyor. Cevizli sarma tamam bir baklava değil ama hafif şireli içi cevizli yine ağızda güzel bir lezzet bırakan bir tatlı.
Evet, ikisi de güzel ama öyle çok yoğun, iz bırakan tatlılar değil ama bir tepsi et yedikten sonra da insan hafif bir tatlı istiyor açıkçası J Komşusu Antep’in aksine Maraş’ın tatlı kültürü daha zayıf gibi Maraş dondurması dışında öyle nam yapmış bir lezzeti yok ama ikram olarak gelen her iki tatlı da oldukça güzel yapılmış J

Bu güzel yemek sonrası Cumhur Usta’m ile vedalaşıp Maraş Kalesi’ne doğru yürüyorum, zaten görülecek çarşı ve camiiler de o tarafta. Maraş Kalesi’ni görmemeniz imkânsız diyebilirim! Bir tepenin üstünde kalıyor ve o tepenin önü meydan gibi geniş bir alan ve kavşaklar var. Kale, Maraş’ın Fransız işgalinde kaldığı dönemde Fransızlar tarafından kendi bayraklarını asmak üzere indirilen Türk Bayrağını, Ulu Camii’de Cuma namazını kılmak için toplanan halkın, Türk Bayrağını göndere çekip Cuma Namazını bayrağımızın dibinde kılması gibi tarihi bir güne şahitlik etmiş!
Bu öneme rağmen Kale’nin olduğu bölgeyi çok özensiz bulduğumu belirtmek isterim! İnsan en azından ziyaretçiler için adam gibi bir yönlendirme tabelası koyar! Ben etrafında dolanmak zorunda kaldım kalenin girişini bulabilmek için! Girdim de ne oldu, yazık bu haline! İçeride çay bahçesi gibi bir yapı vardı, birkaç eski top ve Allah’tan içerideki tek güzel şey olan Bayrağımız dalgalanıyordu! Çok kısa bir bakındıktan sonra dışarı çıktım!
Hemen yakınlarda aşağıdaki meydanın yanında güzel bir cami minaresi gözüme takılıyor ve oraya doğru gidiyorum. Burası Merkez Ulu Camii, Dulkadiroğulları Beyliği Hükümdarı Süleyman Bey tarafından 1454 yılında yaptırılmış, Anadolu Selçuklu Camileri plan şemasına uygun bir cami mimarisi var. Özellikle minaresi bana Gaziantep’te gördüğüm cami minarelerini hatırlattı! Zaten Dulkadiroğulları Beyliği Gaziantep ve Maraş bölgesinde hükümdarlık sürmüş, normaldir bu!

Caminin yakınlarında Maraş Çarşısı var içeri girip biraz gezeyim diyorum ama benim geldiğim saatte çarşı kapanıyordu, çoğu dükkân toplanmış, diğerleri de tezgâhlarını toplamaya çalışıyordu. Fakat çarşı içinde az biraz dolandığımda Gaziantep’teki çarşıları anımsattı bana, aynı düzen aynı tek tip kahverengi ahşap tabelalar! Görecek pek bir şey olmadığı dışarı çıkıyorum. Kahramanmaraş’ta sokaklar öyle pek renkli değil akşam çok geç olmadan sokaklar boşalıyor ve akşam en azından benim bulunduğum bölgede pek insan görmüyorsunuz! Sosyalleşmek için daha çok pastaneler var, zaten bizim İstanbul’da dondurmacı olarak bildiğimiz isimlerin hepsi burada birer pastane!

Ben de ne yapayım Mado’nun doğduğu yere Yaşar Pastanesi’ne doğru yürüyorum zaten otelime yakın bir ana sokakta! Yaşar Pastanesi, bugün tüm Türkiye'ye yayılan Mado'ların doğduğu dükkân halen ilk yerinde pastane olarak devam ediyor. İçeride dondurmalar, baklavalar, tatlılar, pastalar ve Mado'nun diğer ürünleri var. İç dekorasyon diğer Mado'ların aksine çok klasik, daha yöresel.
Fotoğrafta gördüğünüz gerçek Maraş dondurması bol keçi sütlü ve yerken keçi sütünün o güzel tadını alabiliyorsunuz olması gerektiği gibi! Bir dondurmada süt tadı yoksa o dondurma olmamıştır, kim ne derse desin! Dondurmanın güzelliğine rağmen Mado'nun bugünkü halini eleştirmeden duramayacağım! Mado maalesef şubeleşip büyüdükçe özünden uzaklaşıp restoran havasını aldı! Ben Mado'nun abuk sabuk menüler abuk sabuk ürünler yerine en iyi bildiği işi yani dondurmayı yapmasını tercih edenlerdenim! Ama bu kesme dondurma ve üzerine içtiğim çay bana bu eleştirimi unutturuyor, dondurmanın o güzel saf sütlü hali baskın geliyor J

Yaşar Pastanesi sonrası zaten sıcak olan havadan bunalan ve resmen sıcaktan bunalan ben yakınlardaki otelime geçip biraz uzanıyorum J İnanın çok sıcaktı hem Gaziantep hem de Kahramanmaraş! Az biraz uzanıp uyukladıktan sonra giyinip dışarı çıkıyorum veee sokaklar boş! İnsanlar daha çok ailecek pastanelerde, çok zaman geçiremedim ama burası pek gençlere göre değil gibi geliyor bana! Gaziantep ve Adana, buraya göre çok daha modern, çok daha canlı bir hayat var oralarda!

Gelmeden bloglardan Maraş’ın kendine özgü paça çorbasını not almıştım ve not ettiğim birkaç paçacı bana çok yakın, bu fırsatı değerlendirmek istedim J Küçük Ev Paça ve Çorba Salonu bana çok yakın Maraş Çarşısı’nın da yakınlarında ana cadde üzerinde kalıyor. Çok sade sıradan bir çorbacı burası, öyle süslü püslü servisler falan yok, hatta porselen kâseler de yok metal taslar kullanılıyor halen İstanbul’da 20 yıldır kullanılmayan! Ama işte tüm bu sade görünümüne rağmen çok güzel bir lezzet var burada içtiğim Maraş Paça’da!
Özellikle belirtiyorum bu Paça değil Maraş Paça! Farkı ne derseniz suyunda terbiye yok ve ekşisini sumak suyundan alıyor! Tepsilerde ayıklanmış dil, beyin, ayak ve yağlı parçalar var müşterinin isteğine göre taslara bazen hepsinden bazen ikisinden üçünden parçalar karıştırılarak içi hazırlanıyor. 

Sonrasında kelle suyu, acı sos ve ekşisini versin diye sumaklı sarımsaklı sudan karıştırılarak çorba hazırlanıyor! Burada farkı yaratan sumak suyu için salkım sumak tuzlanarak 24 saat kadar suyun içinde bekletiliyormuş! Sumak dalları alındıktan sonra sarımsak ekleniyor ve sosumuz hazır.
Suyunda terbiye yok ama tadı yavan değil, sumak ekşisi güzel bir tat vermiş ben içine her şeyden istediğim için tadında yağı hissettim, hoşuma gitti. Yaşadığım yer olan Silivri’de yavan suya sıradan kelle paçaya verdiğim para aklıma geliyor ve üzülüyorum! Ağustos 2016 itibariyle dolu dolu bir tas Maraş Paça 8 liraydı, bizim burada daha tatsızına 2 katı ödüyoruz!  Küçük Ev Paça Salonu 24 saat açık aklınızda olsun derim J

Ertesi günkü sabah kahvaltımız Maraş'ta çok tavsiye edilen Menekşe Paça'da oldu J Burası aslında Maraş Kalesi’nin arka taraflarında kalan daha kenarda bir ara sokakta, küçük, salaş bir yer ama duvarlarında ünlülerin burada çekilmiş fotoğrafları var! Gelmede sosyal medya yorumlarına baktığımda çok bilinen popüler bir yer olduğu yazıyordu zaten ama bu kadar salaş ve küçük bir yer beklemiyordum! Usul daha önce paylaştığım Küçük Ev Paça Salonu ile aynı tepsilerde ayıklanmış dil, beyin, ayak ve yağlı parçalar var müşterinin isteğine göre taslara bazen hepsinden bazen ikisinden üçünden parçalar karıştırılarak içi hazırlanıyor. Sonrasında kelle suyu, acı sos ve ekşisini versin diye sumaklı sarımsaklı sudan karıştırılarak çorba hazırlanıyor ve afiyet olsun!
Menekşe Paça Salonunda kâseler daha büyük, metal tas değil porselen kâse geldi, paçanın içi gayet dolu malzemeyi bol tutmuşlar yine. Masaya ek olarak domates maydanoz tabağı geliyor. Yalnız bir konuda uyarayım masalarda bakır su sürahileri var, ben kapalı su istediğimde bile etiketsiz çeşmeden doldurulmuş küçük plastik şişe getirdiler! Ben Maraş'ta su konusunda biraz hassas olduğum için su içmedim!

Neyse paçanın tadı çok iyiydi, hakkını teslim edeyim! Ben genel anlamda Maraş Paçanın tadını sevdim suyu terbiyeli değil ama hafif güzel yağlı, ağızda güzel bir tat bırakıyor, sanırım bu bölgede paça çorbası çok daha güzel yapılıyor J

Maraş’ta ne yenir ne içilir diye araştırdığımda neredeyse tüm blog ve yazılarda Maraş Çöreği diye bir şey görüp not etmiştim. Kahramanmaraş merkezde kolayca bulabilirsiniz, evlerde yapılıyor mu bilmiyorum! Fırın ve pastanelerin çoğunda gördüm ama en çok kapalı çarşı yakınlarındaki büfe ve fırınlarda var.
Geleneksel olarak tatlı ve tuzlu olarak yapılıyor ama Pekmezcioğlu firması üzümlü, çikolatalı, fıstıklı gibi değişik çeşitlerini de yapmış ben hepsini beğendim! Pekmezcioğlu’nu da şöyle öğrendim, Menekşe Paça’ya giderken Çarşı yakınlarında bir sürü Maraş Çöreği satan yer gördüm ama hangisi daha iyidir nerden bileyimJ Baktım ileride Büyükşehir Zabıtası var, dedim Abi ben yabancıyım da Maraş Çöreği için bi yer tavsiye eder misin J Dedi Pekmezcioğlu daha iyidir J Yani Google, Zomato, Foursquare da bi yere kadar J
Fotoğrafta gördüğünüz biraz daha geniş olan cips çörek, diğerleri biraz daha küçük. Cips çörek DVD den biraz daha geniş yarım santim kalınlığında. Maraş çöreği biraz kuru, yerken ısırdıkça yere dökülebiliyor ama çay ile güzel gidiyor. İsterseniz tatlısından alıp çay ile yiyebileceğiniz gibi tuzlusundan alıp kahvaltıda peynir domates ile de yiyebilirsiniz! İster bir tane alın ister yarım kilo alın size kalmış. Fiyatı 0,75 TL ile 1 TL arasında değişiyor. Eğer yolunuz Kahramanmaraş'a düşerse tadına mutlaka bakın, dönüşte de hediyelik olarak alabilirsiniz J Ben bol bol aldım çayın yanına her zaman yedim ve hoşuma gitti. O ne idüğü belirsiz bisküvilerdense Maraş Çöreğini seve seve tercih ederimJ

Sabah Menekşe’ye paça içmeye giderken Adana'nın fahri tanıtım elçisi, Adana gurme camiasının atlası, kalbi ve midesi güzel insan @endermutfakta mesaj attı bende geliyorum diye :) Bir saat sonra buluştuk sohbet muhabbet derken tabi iki midesine düşkün insan bir araya gelince en azından benim için yeni bir yer denemek şart oldu :) Gerçi @endermutfakta bir dönem Edo'nun bayiliğini yapmış o yüzden biliyordu ama ben hiç denememiştim birlikte Ferah Pastanesine geçtik... Ferah Pastanesi veya marka ismiyle Edo dondurma dün ziyaret ettiğim Yaşar Pastanesinin 200 - 300 metre ilerisinde aynı yol üzerinde. Pastanenin içi daha modern ve alt tarafa inince arka bahçe bölümüne çıkılabiliyor.
Ferah Pastanesi Maraş'ın beğenilen dondurmacılarından. Dövme dondurma için porsiyon boyutu burada her yerde aynı sayılır fakat ben bu dondurmayı çok da beğenmedim! Yanlış anlaşılmasın kötü değil ama Yaşar'da yedikten sonra bu dondurmayı o kadar sevemedim! Ben sade dondurmadan daha baskın güzel bir süt tadı bekliyorum ama o süt tadını pek alamadım ama karar sizin tabi, seveni de çok!

Ender bir arkadaşı ile gelmiş, tesadüf işte arkadaşının Maraş merkezde işi varmış o da gelmiş iyi de oldu J Çay içip sohbet ede ede zaman geçti ama tabi öğlen saati geldi bi şeyler yemek gerek J Benim aklımda yine yanyana yemek var adını çok duyduğum başka bir yerde ama Ender gel diyor başka bi yere gidelim J Ender’in arkadaşı da gelince üçümüz Tapu Müdürlüğü’nün arkasında İmam Ustanın Yeri isimli bir yere gidiyoruz! Evet, ilginç değil mi! Ama burası Kahramanmaraş J
Tabelası var mı yok mu inanın hatırlamıyorum bile, çok salaş bir yer burası çok sade! Biz geldik de şöyle bir sorun var Cuma Namazı yaklaşıyor! Ve malum burası Maraş! Cuma namazı burada çok önemli mekân açık ama servis yapacaklar mı? Ender soruyor biraz acele edersek sorun olmazmış!
Ne yeriz? Ben zaten Ender’e bırakıyorum hepimize karışık ciğer ve kuşbaşı söylüyor ve ayran. Ayran bildiğin tas ile geliyor ama zaten açık ayran tadı da güzel. Az biraz sonra bizim tabaklar geliyor ve etler çok iyi! Şunu da belirteyim Maraş’ta olduğumuz için burada keçi eti kullanılıyor! Kimisi sevmez diye belirtiyorum ama BİZ çok sevdik! Hem kuşbaşı hem ciğer hem yanındaki salata ve tırnaklı pide çok güzeldi. Tavsiye ediyorum ve tabelası bile olmayan bu yeri biraz ararsanız bulursunuz diye düşünüyorum J
Yemeği yedik beraber Yaşar Pastanesi’ne geçiyoruz ve birer dondurma birer çay sohbet derken hep beraber kalkıyoruz, sağ olsunlar beni otogara bırakıyorlar benim şimdi Elbistan’a gitmem lazım. Yaklaşık 2 saat sonra Elbistan otogardayım bizim genç damat Ahmet ve Mehmet Enişte beni karşılıyorlarJ

Düğün evi kalabalık, benden önce annemler falan uzak yerlerden akrabalar gelmiş ev dolu! Ben düğününe geldiğim Ahmet’ten çok düğününe gelemeyeceğim Levent ve Nişanlısı Zehra ile daha çok vakit geçiriyorum gelinlerin isimlerini duymuştum o kadar! İlk defa tanışıp sohbet etme imkânımız oluyor J Malum düğün evi telaş evi zaman hızlı akıp geçiyor…

Düğün günü geldi çattı herkes bir koşuşturmaca halinde kadınların saçı yapılacak, erkekler son hazırlıkları yapacak düğün arabası ayarlanacak falan filan bu telaş içerisinde Levent sağ olsun bir fırından lahmacun yaptırmış, bayağı güzeldi J

Düğün vakti yaklaştı artık biz gelin hanımı almaya gideceğiz ama bir haber geldi gelin hanım kötü olmuş! Allah Allah ne oldu ki hem de düğün günü derken başka haberler de geldi, gelin kızımızın evdeki bazı akrabaları da rahatsızlanmış! Bizim gelinin ablası hemşireymiş artık şansımız mı diyeyim ilgilenmiş, serum vermişler kızımıza haber geldi, iyi gelebilirsiniz diye! Biz toplandık gelin evine gittik kızımızı alacağız içeri girdik ki ben zaten kimseyi tanımıyorum artık klasik yeni tanışma muhabbetleri siz kimlerdensiniz yok efendim siz kimlerdensiniz falan fişman derken kızımızı alıp düğün salonuna geçtik çok şükür J
Normalde düğünleri çok sıkıcı bulmama rağmen hani artık düğün bizim olduğu için ben pisti pek boş bırakmadım :D Hatta annem ben gittikten sonra düğün videosunu da izlemiş her karede sen vardın dedi :D Bizim gelin kızımız o halsizliğe rağmen iyi idare etti her ne kadar onlara göre erken bitti ama bana göre gereksiz uzamadan zamanında biten güzel bir düğün oldu J
Tabi gelin kızımız ikinci serumu da yedi anca dayandı ki iyi dayandı kızcağız! O gece bizim damatta kötü olmuş ertesi gün öğrendik! Tabi bunun sebebi sudaki bir bakteriymiş sonradan ortaya çıktı! Teyzemlerin evinde arıtma cihazı olduğu için biz sıkıntı yaşamadık ama yine de damacana su alıp onu kullandık.

Tabi sonra bu olayın ne olduğu tüm Türkiye öğrendi! O hafta ve devamında ulusal basında ana haber bültenlerinde Sağlık Bakanı’nın bizzat açıklama yapmasını gerektirecek ve toplamda 45.000’den fazla vatandaşı etkileyen ve insana Afrika’da mı yaşıyoruz dedirten bir suda bakteri sorunu varmış! Bir hafta boyunca Elbistan ve çevresinde ne serum ne de su kaldı! Artık hastanelerde yer kalmadığı için doktorlar teşhisi koyup serum verip eve göndermiş herkesi millet evde kolunda serumu iyileşmeye çalıştı! Ben düğünün ertesi günü geri döndüm ben döndükten sonra annem de kötü olmuş! Teşekkürler Elbistan! Hani öylesine değil gerçekten 15 yılda bir geliyorum ve her gelişimde su ile ilgili bir sorun yaşıyorum! 2000 yılında geldiğimde de bu defa ben kötü olmuştum! Bende isterdi memleketim ile ilgili güzel şeyler yazayım ama izin vermiyorlar!

Neyse düğün bitti biz teyzemlere geçtik ama zaten yer yok orda sıradaki damat olan Levent ve Nişanlısı Zehra ile birer çorba içelim diye çorbacıya gittik hem biraz laflar kafa dağıtırız, zaten sonra da Levent’in eve geçeceğiz ikimiz J Valla o içtiğim paçadan sonra artık rahatlıkla söyleyebilirim Maraş’ta paça çorbası yapmayı biliyorlar ister Merkez ister ilçesi Elbistan olsun içtiğim tüm çorbalar çok çok iyiydi, en azından Maraş Paça’yı sevdim bak bu da güzel bir şey J
Benim son günüm sabah uyandık kahvaltı için dün geceyi atlatmış biraz rahatlamış olarak teyzemlere gittik. Teyzemde sabah kahvaltımız dört dörtlük! Fırından yeni çıkmış sıcacık peynirli börekler, bahçeden toplanan domates ve biber ile hazırlanmış sıcacık domates soslu biber, ben pek hoşlanmasam da Maraş'ın keçi peyniri, bahçeden toplanan tazecik domates salatalık söğüş, teyzemin maharetli ellerinden çıkan çilek, kayısı ve vişne reçeli... Buranın domatesi biraz farklı bahçeden, içi dolu ve tadı hafif ekşi! Çok hafif ekşimsi bir tat var ve gerçekten artık bizim unuttuğumuz bir güzellik! Sera olmayan ithal tohumdan üretilmeyen doğal domatesin tadını unutmuşuz resmen yazık bize! Zaten ben çok sevdiğim için giderken eniştem bana bir torba domates topladı hatta sonra annemler ile de bir büyük torba göndermiş sağ olsunlar J
Reçeller tek kelimeyle efsane! Tadını ve şekerini meyvesinden alan, glikoza ve abartılı şekere boğulmadığı için boğaz yakmayan, meyvenin tadını ve kokusunu halen barındıran ve hiç bir market veya hiç bir markanın üretemeyeceği bir güzellik! Üçü de çok iyi ama çilek ve kayısı enfes! Teyze oğullarına tekrar mutluluklar dilerken bu güzel kahvaltı içinde teyzeme tekrar teşekkür ediyorum, o reçellerin tadı halen damağımda...


Maraş’ta geçen 24 saatin ve Elbistan’da geçen iki günün ardından, uzuuun bir aradan sonra teyzemleri görmenin, gelin hanımlar ile tanışmanın mutluluğu ve özelikle son sabah yaptığım güzel kahvaltının etkisiyle mutlu bir şekilde ayrılıyorum. Teyzeme ve Enişteme tekrar teşekkür ederken, her iki yeni çiftimize de tekrar mutluluklar diliyorum… Bir ömür boyu sevgiyle kalın…

Yorumlar

  1. Sizin de blogunuz çok sıkıcı...😏

    YanıtlaSil
  2. Beyefendi yazım tarzınız güzel lakin bloğunuzu okuduğumda göze batan çok nokta var. İlk olarak Kahramanmaraş'ı hep bir kıyas içerisine koymuşsunuz. Sürekli Gaziantep ve Adana ile karşılaştırma yapıp durmuş, bu şehirlerin Kahramanmaraş'tan daha güzel, daha gelişmiş olduğunu belirtmişsiniz. Kahramanmaraş'ta geçen bir gününüzü sürekli başka şehirleri duyarak okumak insanı bir miktar irite ediyor. İkinci olarak Kahramanmaraş'tan bahsederken ünvanını hiç kullanmamanız da göze batıyor. Yine de yazınız bilgilendirici olmuş. Umarım daha iyilerini ve daha nicelerini yazıp kendinizi geliştirirsiniz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder