Bay Nihat, Cunda

Bay Nihat, Cunda! Yıllar önce Türkiye’de neresi gezilir nerelere gidip görmeli diye interneti ayrıntılı incelemeye başlamıştım. O zamanlar ilk göz ağrım Bozcaada ve Gökçeada’ydı ikisini de gezip görmüş ve çok etkilenmiştim. Beklediğimden güzel geçen gezinin ardından görülebilecek yeni yerler, yeni adalar araştırmaya başladım! O yıllarda instagram, swarm zaten yok, gezi ve seyahat blogları şimdiye göre çok daha az ve çoğu da blogspot üzerinden yayın yapan amatör bloglar. Günümüzde halen aktif ve güzel olan aysesworld isimli blogda ilk defa görmüştüm Bay Nihat ve Cunda’yı! Yazı Bay Nihat ile ilgiliydi zevkle okumuştum ve aklımda özellikle şu kalmıştı, burada meze tepsisi yok çünkü tepsiye sığmayacak kadar çok meze var vitrine kendiniz gidip seçiyorsunuz!
Yazıdaki güzelim meze ve balık fotoğraflarının da etkisiyle ben bu yazıyı hiç unutmadım! Tabi Bay Nihat ve Cunda’yı da! O aralar internette pek çok defa arattım Bay Nihat ve Cunda’yı ve bulabildiğim yazıları ilgiyle okudum… Bu nedenle benim için Cunda Bay Nihat’tır Bay Nihat Cunda’dır ikisini birbirinden ayrı düşünmem, düşünemem…
Tabi çoğu plan gibi benim bu Bay Nihat’ta rakı balık mezenin dibine vurma planım gerçekleşmedi! Ben gidemedim ama kardeşim, annem hatta anneannem bile gitti :D Yok, hayır acı dolu bir hikâyem yok ben geçen zamanda yurt içinde ve yurt dışında pek çok yere gittim gezip gördüm ama bir türlü Cunda’ya gitmek kısmet olmadı, geçen yaza kadar…

Hayır, geçen yaz Cunda ve Bay Nihat için planım yoktu, 15 Temmuz Darbe girişimine kadar! Temmuz başında Malta’ya gidip hayatımın en güzel tatillerinden birisini geçirmiş, resmen kendimi sıfırlayıp mutlu mesut geri dönmüş, Ağustos ayındaki İspanya gezimi düşlerken tüm Türkiye’yi derinden etkileyen malum Darbe Girişimi yaşandı ve bu ülkede pek çok şey geri dönülmez bir şekilde değişti! Darbe Girişiminin moral bozukluğu yetmezmiş gibi ilan edilen OHAL sürecinde Devlet Memurlarının izinlerini iptal edilip göreve çağrılmasıyla, yurt dışına çıkışların da durdurulmasıyla sadece benim değil pek çok insanın yaz için kurduğu planlar altüst oldu! Kendi düğününe gidemeyen bile oldu geçen yaz! Neyse benim İspanya gezisi de tur şirketinin talebiyle benim gönülsüzlüğüme rağmen iptal edilmek zorunda kaldı! Tabi sonrası sadece benim için değil pek çok insan için bunalım günler oldu, okulların açılmasına daha uzun zaman var ben ne yapacağım diye düşünmeye başladım…

…Derken madem yurt dışına çıkamıyorum o halde yurt içinde yeni bir plan yapayım dedim ve hızlı bir şekilde tekrar Cunda ve Bay Nihat yazılarını gözden geçirdim, yeni yazılar okudum, sosyal medya taraması yapıp notlar aldım veeee ver elini Cunda ver elini Bay Nihat!
Bay Nihat ya da tabelada yazan ama çoğu insanın pek de dikkat etmediği adıyla Lale Restaurant! Cunda’nın o en güzel yeri olan eski kasaba kısmında diğer balıkçı restoranları ile aynı hizada yer alıyor aslında! Deniz ile arasında sadece bir yaya yolu var o kadar! Hatta ben bu kadar övülmesinden yola çıkarak denize sıfır diye düşünmüştüm ama öyle değilmiş! Üzeri tente ile kapalı bir açık alan ve arkasında Cunda ile özdeşleşen sarımsak renkli taş bir bina, hepsi bu! Konumu, dekoru hatta genel görünüşü yanında yer aldığı diğer restoranlar ile aynı, ne bir eksik ne bir fazla! Bay Nihat’ı bu kadar özel yapan şey konum veya dekor değil(miş)! Sade ama güzel dekorun ötesine geçince, öyle güzel mezeleri var ve işlerini o kadar güzel yapıyorlar ki bir akşam hariç her akşam bir şeyler yemek içmek için Bay Nihat’a uğradım, başka bir yere gitmeyi düşünmedim bile…
Böyle düşünen çok kişi var sanırım çünkü Bay Nihat’ın ünlü ünsüz müdavimi de çok! Bir akşam yüzüm denize dönük yemek yerken arka taraftan küçük bir kızın sesini duydum “Hülya Avşar burada Hülya Avşar burada” diyordu yanındakilere! Yavaşça arkamı dönüp önce kıza baktım 10 yaşından biraz büyüktür belki sonra yavaşça gözlerim Hülya Avşar’ı aradı gözlerim ve giriş kapısının hemen yanındaki masada 4 kişi oturuyorlardı! Benim kuşak Hülya Avşar’ı iyi bilir de bu küçük kız sanırım O Ses Türkiye neslinden yoksa nerden bilsin dedim J Hülya Avşar’ın masa geceyi orada kapatmış! Ertesi günde instagram’dan takip ettiğim yüksek takipçili bir isimle de Bay Nihat’ta denk gelip ayaküstü kısa bir sohbetimiz oldu, şaşırdım doğrusu!

Mekâna adını veren Ahmet Nihat Bekit Beyefendi 1978’de açmış burayı. O günden beri yaz kış açık burası ama tabi Nihat Bey çoktan emekli olup işi oğullarına bırakmış, artık Volkan ve Hakan Bekit kardeşler işin başında. İlk gördüğümde ikiz sanmıştım ama ancak dikkatli bakınca fark ediliyor ki ikiz değiller ama çok çok benziyorlar! Tamam, kardeşler birbirine benzer ama işte gidip görünce anlarsınız ne demek istediğimi J Öğlen gibi gelip mekân kapanana kadar işin başında duruyorlar ve gösterilen özen fazlasıyla kendini belli ediyor…
Hakan Bey’in işlerinin yoğunluğu sebebiyle merhaba hoşgeldinizin ötesinde bir muhabbetimiz olmadı ama sağ olsun Volkan Bey ve Şef Garson Savaş Bey ile güzel bir muhabbetimiz oldu J Savaş Bey daha doğrusu Savaş Abi mutfaktan da fazlasıyla anlayan birisi ve burada yılları geçmiş, belli ki aileden birisi patron yarısı gibi JMutfaktan da iyi anlıyor, tüm meze ve yemeklerin yapımına kadar biliyor ve damak zevki olan birisi, sevdim kendisini J

Volkan Bey ile yaşıt sayılırız gerçi benden birkaç yaş daha büyük, eşi de öğretmenmiş bununda etkisiyle samimi bir sohbetimiz oldu benim Cunda’daki son günümdeJ Öğleden sonra gitmiştim ve birazda o saatlerde müşteri yoğunluğunun az olması sayesinde uzun uzun sohbet edebildik. Bay Nihat onların çocukluğu, gençliği, aileden gelen ve çocuklarına bırakabilecekleri geleceği…

Volkan Beye yukarıda yazdığım o tepsilere sığmayan meze hikâyemi anlatarak başladım J Eksiği yok fazlası var o meze dolabında 50 den fazla meze ve ara sıcak var kimisi otlu kimisi deniz ürünlü! Bu mezeler de sabit değilmiş bu arada mevsime göre değişiklik gösteriyor eklenenler ve çıkarılanlar oluyormuş! Aynı şekilde balık ve deniz ürünleri de mevsime göre değişiyor, olması gerektiği gibi…

Bay Nihat ile ilgili en çok yapılan yorum olan, fiyatların yüksekliği! Ama bu konuda kendi tecrübemi anlatayım; bir akşam yine çok güzel yorumlar alan ama ismini vermek istemediğim bir mekânda yine meze ve ara sıcak eşliğinde bir kadeh rakı içeyim dedim. Pek de kalabalık olmayan mekânda mezelerim ağır ağır geldi ve özellikle Bay Nihat’ta bayıldığım sıcak ot tabağını pek de beğenmedim, benim bir kadeh rakımın gelmesi için tekrar hatırlatmam gerekti ve o canım tereyağında bebek kalamar şişim pişirilirken kurutulmuştu! Tüm bunların üstüne gelen hesaba baktığımda fiyatların Bay Nihat ile aynı hatta birkaç lira daha pahalı olduğunu, üstelik 1 kadeh olan rakımın 2 kadeh olarak yazıldığını gördüğümde tamam dedim başka yere gitmeye gerek yok!

Kendi tecrübeme dayanarak fiyatların Cunda'daki diğer mekânlarla aynı hatta bir iki lira ucuz olduğunu da belirtmeliyim! Hepsinden öte masaya oturduğunuz andan itibaren aldığınız hizmet, gösterilen dozunda ilgi, kullanılan malzeme kalitesi o fiyatları fazlasıyla hak ediyor! Volkan Beye bunu anlattığımda zaten bu konudan çok dertli olduklarını söyledi! Özellikle internette yapılan işte şu kadar kişi gittik şu kadar bin lira ödedik gibi yorumlardan çok sıkılmışlar ne yaptın diyorlar dolabı mı yediniz! Kabul etmek lazım Bay Nihat ucuz bir esnaf balıkçısı değil ama ürünlerin ve hizmetin kalitesine göre pahalı olup olmadığı tartışılır! Kendi tecrübem fiyatlarının Cunda’daki diğer mekânlarla aynı olduğu ve ödenen rakamı hem hizmet hem ürün kalitesiyle hak ettikleri!

Volkan Bey ile keyifli sohbetimiz bize kalsın ayrıntıya çok girmeyeceğim hem artık Bay Nihat’ın mutfağından bahsetmem daha yerinde olur…


İşte karşınızda o hep anlatılan tepsilere sığmayan meze dolabı! Kaç çeşit var saymadım fotoğrafa bakıp sizde saymaya çalışmayın :D Bu mezelerin sayısının ve içeriğinin mevsime göre değiştiğini de tekrar belirtmek isterim! Ben istisnasız denediğim tüm meze ve ara sıcakları çok sevdiğimi belirtmek isterim! İnsana bu güne kadar yediği balık mezelerini düşündürecek kadar iyi! Her birinin hem kalitesi hem kıvamı hem de pişirimi çok çok iyiydi!
Meze dolabının tam karşısında daha küçük bir balık dolabı bulunuyor tüm balıkların taze olduğunu belirtmeme gerek yok. Siz hangi balıktan ne kadar istediğinizi belirtiyorsunuz ve hemen gözünüzün önünde tartılıp gramajı not ediliyor! Yani sonradan biz ne kadar yedik niye bu fiyat karmaşası olmuyor, güzel bir uygulama!

Tadına baktığım mezeler ve ara sıcaklara gelirsek…
Fesleğenli Levrek, klasik bir balık mezesidir ve Türkiye’nin pek çok yerinde yapılır ama ben severim her zaman hem fesleğenin o güzel aromasını hem de levreğin marine edilmiş lezzetini. Cunda’ya özgü bir lezzet olmasa da denedim ve beğendim güzel yapmışlar…
Kabak Çiçeği dolması Ege’nin imza yemeği sayılır İzmir’de evlerde de yapıyorlar daha önce de yemiş ve sevmiştim. Bay Nihat’ta yediğim kabak çiçeği dolması da çok iyiydi, rakının yanına güzel bir eşlikçi bana göre. Her ne kadar yerken çerez gibi gitse de yapımı emek yoğun bir yiyecek. Zaten güzelini Haziran’dan Ağustos sonuna kadar yapılıyor kışın yapılamıyormuş! O kabak çiçeklerinin sönmeden toplanması kapanmadan muhafaza edilmesi ve tam kıvamında nasıl pişirildiğini anlattılar ve insan bu sefer de saygıdan yiyemiyor J Güzeldi, sadece Bay Nihat için değil tüm Cunda gezileriniz için aklınızda olsun tadına mutlaka bakın derim…
Papalina Ayvalık’a özgü, boyut bakımından hamsiye benzeyen, çok lezzetli, çerez gibi giden bir balık çeşidi. Ben çok tavsiye edildiği için bir porsiyon istedim kızartılmış olarak geldi. Tadı güzel çerez gibi de gidiyor ama bana göre papalina rakıdan çok tam bira yanına iyi gidecek bir balık J Eğer Cunda’da bira içmek isterseniz hiç öyle çerezle fıstıkla uğraşmayın biranın yanına papalina ve salata alın tadından yenmez…
Gelelim gecenin efsane tadına, benim ilk defa yediğim ve ilk lokmamda bayıldığım Sıcak Ot Tabağı… Efendim şöyle bir şey, Deniz Fasulyesi (Börülce ile karıştırmayın) bir miktar haşlanıp daha sonra tereyağı ve zeytin yağında çevriliyor ve üzerine sarımsaklı yoğurt dökülüp servis ediliyor. Fasulyelerin erimeden hafif diri pişirilmesi, üzerindeki yoğurdun ince ayarı, tadı kokusu oyy oyy oyyy çok iyiydi! Ben bunu ilk defa yedim ve bayıldım. Sıcak ot tabağını Cunda’da başka bir yerde daha yedim ama bu kıvamı bulamadım! Sıcak Ot Tabağı Cunda'daki diğer balıkçılarda da bulunuyor, şiddetle tavsiye ediyorum mutlaka tadına bakın ama beni dinleyin, Bay Nihat’ta yiyin ona göre kıyaslayın…
Sadece Bay Nihat'ın değil Cunda'nın resmi tatlısı sayılan Vişneli Taze Lor Tatlısı... Bizim bildiğimiz tatlıların aksine öyle pişirilen bir şey değil! Taze tuzsuz süt loru üzerine ev yapımı tercihen vişne reçeli dökülür ve rakı balıktan sonra hem mideyi hem damağı yormayan yumuşak bir tatlı olur! Tadı nasıl derseniz hafif! Lor peyniri taze ve kaliteli o yüzden yumuşacık! Kullandıkları Lor Cunda’da günlük olarak yapılıyor taze ve çok iyi, yanlış hatırlamıyorsam çok beğenilen Saltık Mandıra’dan alıyorlar! Ev yapımı vişne reçelinin şekeri ve kıvamı damak baymayan cinsten! Ve bu iki doğal güzellik birleşince yemeğin sonunda hem ağzınızda güzel bir tat bırakıyor hem de rakı ile ağırlaşan bünyeyi fazla zorlamadan kendine getiriyor…

Neredeyse tüm balıkçılarda Lakerda bulunur çoğu kendi yapar veya bazen balıkçısına yaptırır. Ben lakerda severdim zaten ama Bay Nihat'ta yediğim Füme Lakerda çook farklı bir güzellik hakkını teslim edeyim…
Füme Lakerda palamuttan yapılıyormuş. Salamura yapılan palamut bu işlem tamamlandıktan sonra alınıyor ve üzerine özel yapım safranlı ılık su fırça ile sürülüyor. Daha sonra kevgire alınıp fazla suyun süzülmesi sağlanıyor. Fümele için alta meşe talaşı seriliyor, bu talaşın ortasına toprak bir tabak yerleştirilip üzerine kevgir oturtuluyor ve yaklaşık 3 saat kadar fümeleniyor. İsini aldıktan sonra kapatılıp oradan alınıyor, dilim dilim kesilip küvete alınıyor ve artık servis edilmeye hazır! Bizim bildiğimiz lakerdadan biraz daha sert ama safran sosu ve ustaca yapılan fümeleme sayesinde çook daha leziz bir lakerda! Kesinlikle tadına bakmalısınız diyorum…

Kelle peyniri Balıkesir bölgesinin yöresel peyniri sayılır, hafif tuzlu, minik gözenekli, hafif sert güzel bir peynir. Hem Cunda’da hem Ayvalık’ta güzel kelle peyniri bulabilirsiniz ben Cunda dönüşü evime de almıştım kahvaltılarda ayıla bayıla yedik J Ayvalık’tan gelirken mutlaka kelle peyniri alın derim, bölgedeki neredeyse tüm peynircilerde vakum makinası var ve peynirleri vakumluyorlar bu sayede güvenle peynir alabiliyorsunuz.
Sepet peynir olarak da biliniyor ama bu bölgede kelle peyniri deniliyor. Kahvaltıda, tostun içinde çok güzel gideceği gibi şarap, bira ve benim yaptığım gibi rakının yanında da çok iyi gidiyor. Bay Nihat peyniri kendisi yapmıyor elbette ama güzel bir peynir seçmişler ve peyniri hak ettiği gibi pişirip servis edince de mükemmel bir ara sıcak olmuş! Üzerindeki tarçının çok hoş bir aroma verdiğini belirtmek isterim, tavsiye ederim...

Ne çekti bu levrek bizden bir sade balık olarak yiyemedik ama beğendili levrek, marine levrek, fesleğenli levrek derken bunu da gördüm; Levrek Simit…
Yok, hayır yanlış görmediniz ve okumadınız kandil simidi değil, Levrek Simit! Sevgili Harbiyiyorum Salih’in tavsiyesi üzerine denedim ve sevdim! Taze levrek temizlendikten sonra eti, kılçık ve derisinden ayıklanıyor. Dereotu, karabiber, tuz, kimyon ve çok az soya sosu ile levrek eti harmanlanıp iç haline getiriliyor. Fındık büyüklüğünde bir parça milföy hamuru dikdörtgen şeklinde çok ince açılıp içine bu karışım konuşarak simit şeklinde kapatılıyor. Yumurta beyazına bulanıp iki tarafına gelecek şekilde susamın içine atılıyor. Kızgın yağda 5 dakika kızartılıp soya sosu ile servis ediliyormuş! Milföy hamuru o kadar ince açılmış ki ben Savaş Abi açıklayana kadar fark etmedim bile J Tadı gayet güzel soya sosuna bandırıp bandırıp yeniliyor…

Ege demek ot demek hatta son yıllarda bu ot mevzu o kadar popüler oldu ki bir kaç yıldır Alaçatı'nda Ot Festivali yapılıyor ve tıklım tıklım dolu geçiyormuş. Yaklaşık 200 kadar farklı çeşit ot bu festivalde çeşitli menülerde sunuluyor!
Bay Nihat'ta deniz börülcesi vb otlar olduğu gibi fotoğrafta gördüğünüz ot mücver gibi güzellikler de var. Bu ot mücverin içinde ne var derseniz mevsimine göre değişiyor derim! Yazın Turp otu, hardal otu ve istifno isimli adını ilk defa duyduğum ot kullanılırken kışın radika, Arap saçı, cibez, hindiba, turp otu, hardal otu kullanılıyormuş tabi bu içerik sabit değil değişken. Otlar önce bir miktar haşlanıyor sonra haşlamayı durdurmak ve rengini korumak için soğuk sudan geçiriliyor. Otların fazla suyu iyice sıkılıyor ve bir kabın içinde 2 kaşık un, 1 havuç, 100 gr kelle peyniri, tuz karabiber konulup köfte haline geliyor. Kızartıp sarımsaklı yoğurtla servis yapılıyor. Tadı nasıl derseniz farklı ama güzel! Her şeyden öte bizim gibi ota hasret ve yabancı İstanbul insanının kesinlikle denemesi gerekli! Ben bir daha nerden bulacağım böyle bir güzelliği…

Önden altlıklar ile midemizi rahatlattıysak Bay Nihat’ın assolistini sahneye davet etmenin zamanı geldi bile, Sübye Paça! Oy Oy Oy aman Allah'ım ben böyle bir şey görmedim, duymadım, yemedim tabi şu ana kadar!
Bildiğiniz tüm paçaları, bugüne kadar sağda solda içtiğiniz o sade suya yavan uyduruk balık çorbalarını unutun derim! Hatta bence siz bunu da unutun çünkü bir defa bu çorbadan içtikten sonra bir daha başka yerde balık çorbası falan filan içemezsiniz! Fotoğrafta gördüğünüz az porsiyon Sübye Paça. Bilmeyenler için Sübye bir tür kalamar, mürekkep balığı cinsi kafadan bacaklı! Sübyeler 3 saat kadar haşlanıyor, kıvama gelince haşlanmayı durdurmak için soğuk sudan geçiriliyor. İnce ince parçalar halinde kıyılıp, kırmızı ve yeşilbiber, sarımsak, tereyağı ve çok az su ile birlikte 15 dakika tekrar kaynatılıyor. Kaynarken o altın rengi ve kıvamını vermesi için bir miktar safran katılıyor. Kaynama bitince çıkartılıp tane karabiber ve bir tür safran olan kırmızı renkli ispir serpilip servis ediliyor.
Böyle bir lezzet böyle bir kıvam yok! Emin olun suyunu kaşıkla içip dibini sıyırdım siz de aynısını yapacaksınız! Tavsiye etmiyorum! Tavsiye sizin tercihinize bırakmaktır! Mutlaka ama mutlaka tadına bakın diyorum...
Bir başka güzellik ile devam edelim, Bebek Ahtapot Tandır! Tereyağlı, hafif sarımsaklı sıcacık ama kurumamış o bir parça tadımlık bebek ahtapot çok iyiydi! Bunun üzerine pek konuşmadık çünkü ben gelir gelmez sildim süpürdüm :D Fazla söze gerek yok gerçi fotoğraf kendini çok güzel anlatıyor…

Bay Nihat'ın bir diğer çok özel ara sıcağı da daha önce yemediğim Sübye Yumurtası. Şefim özellikle uyardı erkek değil dişi sübyenin yumurtası diye! Tadı gerçekten çok çok iyi!
Tıpkı sübye paça gibi kıvamı çok iyi, içinde ıhlamur yaprakları da kullanmışlar bu kıvam ve tadı yakalamak için. Üç dört yıl menüden çıkartılmış çünkü bir dönem buldukları yumurtalar sertmiş istedikleri tadı yakalayamamışlar ama sonra tekrar güzel yumurtalar bulunca menüye dâhil etmişler, anlayacağınız eğer menüde sübye yumurtası var ise şanslısınız güzelini bulup da yapmışlar…

Keyifli sohbet güzel yemek keyifle kalkılan sofralar… Hani derler ya tatlı yiyip tatlı konuşalım diye… Yazarken bile ağzımın sulandıran Bay Nihat ile ilgili yazımı da bayıldığım bir diğer tatlı ile bitirmek istiyorum, Dondurmalı İrmik Tatlısı…
Dışı sıcacık mükemmel kıvamda üzerine hafif tarçın serpilmiş irmik, içi güzel bir sütlü dondurma, sıcak ve soğuğun muhteşem birleşimi! Vişneli Taze Lor Cunda’nın resmi tatlısı ve çok güzel ama Dondurmalı İrmik Tatlısı da mükemmel ötesi! Not edin lütfen…

Yazımın sonuna gelirken…

Sadece benim değil tüm Türkiye için kötü geçen zamanlardı geçen yaz, öncesi ve sonrasıyla… O kötü zamanlardan çıkmam için bir kaldıraç oldu Cunda ve Bay Nihat… Belki de bu yüzden benim için daha da anlamlı oldu bu gezi ve yaşadıklarım… Her zaman söylerim damağında bir hafızası vardır diye, güzel tatları unutmaz, unutturmaz bir şekilde… Bay Nihat’ın damağımda özel bir yeri var artık… İçten yaklaşımı, keyifli sohbeti ve ilgisi için Nihat Beyin oğlu Volkan Beye ve Şefim Savaş Beye çok teşekkür ederim. Sırf o güzel mezeleri bir defa daha tatmak için bile Cunda'ya gelebilirim...

Yorumlar